Türkiye nev-i şahsına münhasır bir ülke. Bu açıdan ne Holbrooke’un benzettiği ve mukayese yaptığı Malezya’ya benziyor ne de bir batılı ülkeye. Model aldığı Fransa’ya bile benzemekten fersah fersah uzak. Graham Fuller’in de dediği gibi Türkiye Fransa’yı örnek aldı ama boynuz kulağı geçti. Türkiye, laiklik uygulamalarındaki sertliğiyle Fransa’yı bile geride bırakıyor. Sözgelimi bu ülkede orta ve lise seviyesinde uygulanan yasak Türkiye’de bütün seviyelerde tatbik ediliyor. Dolayısıyla kopya olsa da bir şarkı sözünde olduğu gibidir: “Bir başkadır benim memleketim...”
Holbrooke’dan sonra Malezya ile Türkiye arasında benzer ve zıt noktaların çetelesi çıkarılmaya başlandı. Türkiye ile Malezya modelleri gerçekten de birbirinden çok farklı. Türkiye Fransa’yı da sollayan aşırı laik bir ülke. Tam tezad farklardan birisi Malezya’da üniversitede başörtüsü zorunli iken Türkiye’de yasak. Birincisinde açmak, diğerinde ise kapamak zorunlu. Dolayısıyla bu iki model birbirinden çok farklı. Birisi aşırı laik diğeri ise ne laik, ne de tam şer’i bir devlet. O da nevi şahsına münhasır ama yine de bizden farklı. Malezya’da laiklik ve İslâmi devlet tartışmaları yıllardır devam ediyor. Ülkenin ilk başbakanı Tunku Abdurrahman’ın, 1980’lerde yaptığı bir açıklamada, “İslâmi devlet isteği boş bir hayaldir. Malezya gibi çok etnik gruplu ve çok dinli bir ülkede İslâmî devletin yeri yoktur” demesi ve 1988’deki bir mahkeme kararıyla ülkenin “teokratik” yapıda olmadığının belirtilmesi de tartışmalara nokta koymaya yetmedi. Şeriat ve laiklik tartışmaları, Başbakan Yardımcısı Necib Rezak’ın geçen ay Malezya’nın laik değil, İslâmi bir devlet olduğunu söylemesiyle yeniden alevlendi.
***
Milliyet gazetesinin de araştırmasının ortaya koyduğu gibi, ABD’nin eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke’un, Amerikan PBS televizyon kanalına verdiği röportajda, “ılımlı İslâm demokrasisi” tanımlamasıyla aynı kategoride gösterdiği Türkiye ile Malezya arasında benzerliklerden çok farklılıkların olduğu görülüyor. Öncelikle Malezya, İslâmın anayasasında resmi din olarak yer aldığı, Sultan’ın aynı zamanda dini lider olduğu, sivil mahkemelerin yanı sıra şeriat mahkemelerinin de hukuk sistemi içinde yer aldığı anayasal monarşiyle yönetiliyor.
Bütün Malaylar “Müslüman” olarak tanımlanıyor ve bu gruba kamu görevleri, iş dünyası ve eğitim alanında birçok ayrıcalık tanınıyor. Malaylar din değiştirmeleri halinde bu ayrıcalıklarını kaybediyor. Müslüman Malezyalıların aile ve dini dâvâlarına şeriat mahkemeleri bakıyor. Bu mahkemelerin kararı için sivil mahkemelerde temyize gidilemiyor.
Türkiye şarkta Malezya’ya benzemediği gibi garpta da herhangi bir ülkeye benzemiyor. Bu nev-i şahsına münhasır benzersizliği 1990 yılından beri Berlin’de yaşayan yazar Zafer Şenocak, Frankfurter Rundschau gazetesine analiz etmiş. Zafer Şenocak’a göre Türkiye’nin katı laikliği ile karşılaştırıldığında Almanya adeta din devleti gibi duruyor. Dini konularda Alman modeliyle Türk modelinin ikizleştirilmesinden çıkan sonuç şu: ‘’Türk sistemiyle mukayese edildiği zaman, Almanya neredeyse bir din devleti. Kilise vergisi gibi bir şey Türkiye’de düşünülemez. Ayrıca Almanya’da devlet dinlere karşı tarafsız değil (bu bağlamda Milliyet’in analizindeki gibi Almanya Malezya’ya benziyor). Müslümanları, devlet tarafından yönetilen bir din işleri dairesi kontrol ediyor. Diğer dinlere de çok sayıda kısıtlama getiriliyor, misyonerlik (davet ve tebliğ faaliyetleri) zorlaşıyor, hatta imkânsız hale geliyor. Bu sistemin reforma ihtiyacı var. Hatta şu sıralar, İslâmiyete karşı cephe olarak kullanılıyor.’’ Birçok kişinin Türkiye’de ‘’ılımlı bir İslâm’’ın varlığından söz ettiğine dikkati çeken Şenocak, demokrasiyle açık bir toplumu ve liberal düşüncelerle dini inançları birbiriyle bağdaştıran ‘’modern bir İslâm’’dan söz edilmesinin daha doğru olacağını ileri sürüyor.
Türkiye’de şeriat ve dini bir devlet isteyenlerin sayısının gittikçe azaldığını ileri süren Şenocak, ‘’Türkiye’deki İslâm, özellikle toplumda gittikçe daha yoğun şekilde temsil edilen kadınlar sayesinde modernliğe ulaştı’’ görüşünü serdediyor. Demek ki modernizmin dönüştürücülüğü kadın üzerinden sağlanıyor. Ankara’da 1961 yılında doğan Zafer Şenocak, 1970 yılında ailesiyle birlikte gittiği Münih kentinde Alman edebiyatı, felsefe ve siyaset bilimi üzerine eğitim görmüş. Şenocak, 1990 yılından bu yana Berlin’de yaşıyor.
Mukayese ile neyin ne olduğu veya olmadığı ortaya çıkmış oluyor. Faslı AKP’liler iktidara gelme hususunda Türkiye’deki isimdaşlarına gıbta ile bakarken Türkiye’deki başörtüsü mağdurları da Malezya’ya hatta Fas’a aynı gıbta ile bakıyorlar. Demek ki kimlik farklılığına rağmen birbirine benzeyen model Almanya ile Malezya. Türkiye ise ferdi ferid makamında. Söylendiği gibi, türünün tek örneği.
08.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|