Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

Yeryüzünün pırlantaları



Âmir bin Rebia (ra), Mus’ab bin Umeyr’in (ra) Müslüman olduğu andan itibaren şehit edilinceye kadar dostu ve arkadaşı olduğunu; Habeşistan’a da, Medine’ye de birlikte hicret ettiklerini söyler. Ondan bahsederken şu cümleleri kullanır: “Onun kadar güzel ahlâklı, onun kadar güzel geçimli birini görmedim.”1 Onun bu sevimliliği, güzel ahlâkı ve faziletidir ki, nice Medinelinin İslâmla tanışmasına, şefkatli sinesine sığınmasına vesile olmuştu.

Bir gün Hz. Ali’nin (ra) yanında İbni Mes’ud’dan (ra) söz edildi. Oradakiler onun kadar güzel ahlâklı, daha yumuşak huylu bir öğretici, daha içten bir arkadaş, daha Allah’ın emirlerine bağlı bir kimse görmediklerini söylediler. Hz. Ali (ra), “Bu söylediklerinizde samîmi misiniz?” diye sormaktan kendini alamadı. “Tabiî” dediklerinde, “Allah’ım, Sen şahidim ol. Onun hakkında ben de aynısını, hatta daha fazlasını söylüyorum”2 dedi.

Hangi Sahabeye bakarsanız bakın, üç aşağı beş yukarı benzer ifadeleri söylemek mümkündür. Böylesi insaniyet-i kübrâ, yani en büyük insanlık olan İslâmiyetin faziletleri ve güzel ahlâkıyla donanan insanlar sayesindedir ki tarihte emsâli görülmemiş, bir Asr-ı Saadet, yani mutluluk çağı yaşanmıştı.

Bugün insanlık barış ve huzur aramıyor mu? Dostça, kardeşce, sevgi ve saygı içinde bir dünyanın özlemi içinde değil mi?

Barışı, dostluğu, sevgiyi, saygıyı, fazileti, insanı insan yapan güzel hasletleri insanlığa armağan eden böyle insanlar, İslâm bahçesinde yetişmiş güllerdi. İmam-ı Gazâlîler, Mevlânâlar, Yunus Emreler, İmam-ı Rabbanîler, Abdülkadir Geylânîler, Şâh-ı Nakşibendîler, Bediüzzamanlar hep bu bahçenin ürünüydü.

Ölümlerine sadece insanların değil, yer ve göklerin de ağladığı kimselerdi onlar.

Batılılar, “Haydi biz İslâma inanmıyoruz. Ama şu Abdülkadir Geylânî’yi nereye oturtacağız? İslâm bahçesinde yetişmiş bir meyvedir” demekten kendilerini alamamışlardır.

Hz. Ali (ra), “İnsanlarla öylesine geçin ki ölümüne düşmanların bile ağlasınlar” der. Max Tawain de, “Öyle yaşamalısın ki, öldüğün zaman tabutçu bile mâtem tutsun” derken aynı gerçeğe parmak basar.

İşte İslâm bunu gerçekleştirmişti. Ayak bastığı yerleri melek gibi insanlarla doldurmuş, çoğu insanın uğruna can baş koyduğu meseleleri bir çırpıda fedâ ediverecek insanlık yıldızları yetiştirmişti.

Böylesi yıldız insanlara insanlık İslâmla kavuştu, bundan böyle de kavuşacak.

Dipnotlar:

1- İbni Sa’d, 3: 82.

2- A.g.e., 3: 110.

25.12.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (24.12.2007) - Allah'ın hayrını dilediği insan

  (23.12.2007) - Nimetler şükür ister

  (22.12.2007) - Hayat bir imtihan

  (21.12.2007) - Bayram günleri

  (20.12.2007) - Bayramı kutlarken

  (19.12.2007) - Af günü

  (18.12.2007) - Şeytanı susturan cümleler

  (17.12.2007) - Şeytanın hileleri

  (16.12.2007) - İmtihanın çetini

  (15.12.2007) - İslâma endekslenen bir hayat

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri