Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Aforoz kurumu değişti



Eskiden Kilise ve papazlar aforoz ederdi şimdi tersine döndü, aforuzu kimi laiklikçiler yapıyor. Dünya tersine mi döndü ne? Zira müesses pradigma altüst oldu. Veya jakobenizm ve ideolojik azınlıklar dünya sisteminin nasiyesini veya dümenini ele geçirmiş vaziyetteler. Herşeye bu meyanda dine de nizamat veriyorlar. Eskiden din dünyaya nizamat vermeye çalışırdı. Şimdi ise tam tersine laiklik dine nizamat vermeye kalkışıyor.

Bundan dolayı bir sürü ‘laik müftü veya fetvacı’ türedi. Artık yıllarca dirsek çürütmeye gerek yok. Halikarnas Balıkçısı gibi romancı da olsanız sözleriniz dinleniyor. Yeter ki din alanında konuşun. Din alanı müstebah ve kontrolsüz bir saha haline geldi. Hesab mercii yok. Yetkililer konuşacağı yerde etkililer konuşuyor. Müftünün konuşması değil de sözgelimi Orhan Pamuk gibi birisi konuşursa referans alınıyor. Din alanında neyin doğru neyin yanlış olduğunu onlar tayin ediyor. Nilgün Cerrahoğlu bile laikliğe muhalif olmasına rağmen, Baykal’ın dini konularda hüküm vermesini normal karşılarken Diyanet İşleri Başkanının aynı konularda görüş beyan etmesini sisteme aykırı görüyor. Şimdi dini yetkililer kendi alanlarında bile korkarak konuşuyorlar, ama Ruhat Mengi gibilerde korkunun zerresi yok. Zira aforoz müessesesi şimdi el değiştirmiş ellerine geçmiş durumda. Tersine işliyor.

Bundan nasibini alanlardan birisi de koskoca Anglikan Kilisesi Başpiskoposu Rowan Williams. The Times komut veriyor: “Sus, konuşma...” Bundan dolayı İngiliz basınından önce veya aynı zamanlama ile bizim basın etkisini ve tesir sahasını hudut haricine de yayarak Rowan Williams’ı aforoz etti ve onu ‘şeriatçı piskopos’ ilân etti. Günümüzde ‘şeriatçı’ demek zinhar eski dönemlerde ‘mürted’ denmesine eşittir. Hem de bir gazete değil, Aydın Doğan’a ait bir iki gazete ‘şeriatçı papaz’ diye Başpiskoposun haddini bildirdiler! Ne ala!

İngiltere’de, Anglikan Kilisesi Başpiskoposu Dr. Rowan Williams, ülkede yaşayan Müslümanların kendi şeriat mahkemelerine sahip olmaları gerektiğini, bunun sosyal uyuma katkı sağlayacağını söyledi. Müslümanların sadakatini pekiştireceğine dikkat çekti. Williams’ın bu sözleri ülkede ciddî tartışmalara yol açtı. Müslümanların evlilik ve malî konular gibi sorunlarla karşı karşıya kalınca şeriat mahkemelerine başvurabilmeleri gerektiğini belirten Williams, ‘aksi takdirde Müslümanlar kendilerini, yaşadıkları ülkeye sadakat ile kendi kültürel değerlerine sadakat arasında sıkışmış hissedecekler’ ifadesini kullandı. Aslında bu konularda İngiltere’de değişik hukuk alternatifleri var. Sözgelimi, 1980 yılından beri hür mahkemeler icrayı faaliyette bulunuyor. İngiliz hukukuyla eşit olmayan bu mahkemeler gönüllülük esasına göre işliyor, hakem müessesesi gibi hizmet veriyor. Dolayısıyla kararları bağlayıcı değil. Willams’ın savunduğu bunun bir adım ötesi ve Şeriat hukukunun da bağlayıcı olması ve İngiliz hukukuyla eşit muamele görmesi. Bunun üzerine adamı ‘uçuk-kaçık’ ilân ettiler. Onun yerine gazeteler ve gazeteciler fetva veriyor. Halbuki Yahudilerin ‘Beth Din’ adında paralel hukuk kurumları var. Başbakanlığın itirazına temel olan husus da aynı. Hâlâ İngiltere Kraliçesi Anglikan Kilisesi’nin hamisi. Yer yer Prens Charles gibiler bu himaye meselesinin genişletilmesini en azından dört dini kapsaması gerektiğini savunuyorlar.

Williams’a karşı İngiliz başbakanlığının açıklamasında İngiliz değerlerine dayanan hukukun esas olduğu hatırlatılmıştır. Bu ifadeyi tahlil ettiğimizde, İngiliz değerlerinin Anglo-Sakson karakterinin dışında Hıristiyanlık ve Aydınlanma değerlerini ihtiva ettiğini görüyoruz. Dolayısıyla burada Williams’ın savunduğu tek kültürün diğer kültürlere egemen olması ve dayatılması var. Çok kültürlülük yok tek kültür ve onun hukuki türevlerinin dayatılması var. Williams gibiler ise çok toplumlu bir ülke haline geldiklerini ve dolayısıyla çok tuplumluluğun çok kültürlülüğü beraberinde getirdiğini ve bunun gereklerinden birisinin en azından medeni hukukta çok hukukluluk olduğunu söylüyor. Bu itibarla şeriat hukukunun kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Bu da jakobenleri şok ve altüst etti. Zaten İngiltere’de bu sistem 1980’li yıllardan beri gönüllülük esasına dayalı olarak işliyor. Aslında, bu tartışmayı Kanada’dan da tanıyoruz. Orada da benzeri talepler yaşanmıştı. Williams diğer toplulukların sadakatinin böylece pekişeceğini söylemektedir. Buna mukabil şeamet tellalları hemen devreye girdiler. Modern çağın aforoz müessesesi çalışmaya başladı. Bu çağrının sosyal kaosa dâvetiye çıkarmak olduğunu savundular. Bireylere paralel hukuk imkânının tanınmasının bölücü ve tehlikeli bir çığır olacağını söylediler. Bunun yerine karşı tarafın taleplerinin ademe mahkûm edilmesini ve seslerinin kesilmesini istiyorlar. Birlik böyle devam edermiş. Seviyesiz The Sun gibi sarı basın ise ‘What a Joke/bu ne şaka’ deyiminde hareketle: “What a burkha/ o biçim burka’ başlığını atmışlar. Sanki Williams onların dediği gibi Burka savunuculuğu yapıyor.

Bu tartışmanın farklı boyutlarından birisi de ülkemizde ve benzeri ülkelerde yaşanılıyor. Orada farklı hukuk talebi için söylenen şeyler buralarda da başörtüsü bağlamında söyleniyor. Kimileri başörtüsü için bölücü kıyafet (zeyyi’t taifi) diyorlar. Halbuki bölücülük birisini serbest bırakmak diğerini yasaklamak yani eşitsizlik değil midir? Maalesef Müslümanlara davranış biçiminde İngiliz sisteminin ruhunda eşitlik ve adalet yok. Müslümanlar dine hakaret (blashemy) kuralında eşitlik istediler ama kabul görmedi. Hazreti Muhammed’e (asm) hakaretin Hazreti İsa’ya hakarete denk sayılmasını istediler ama kaale alınmadılar. İngiltere bunu yapacağı yerde aksine Selman Rüşdi’ye lordluk ünvanı verdiler. Eşitlik yok, ama sadakat istiyorlar. ‘Hem eksik tartı hem de fahiş fiyat’ deyiminde olduğu gibi. Çifte kavrulmuş adaletsizlik. Buradan da şu sonuç çıkıyor: “Vatandaşlar eşittir ama Hıristiyanlar daha eşittir..” Bizim gibi ülkelerde de fiiliyatta ‘vatandaşlar eşittir, ama ideololjik azınlık mensupları daha da eşittir...” yaklaşımı işliyor. William’ın teklifi karşısına şimdi İngiltere’de demokrasi yeniden tarif ediliyor: “Tek oy, tek yasa...”

***

Aslında bu tartışmalar şunu gösteriyor: Batı toplumları ve düzenleri hâlâ Osmanlı’nın seviyesine çıkamadılar. Ancak Williams’ın teklifi kabul edilirse bu seviyeyi yakalayabilirler. Osmanlı ‘Millet Sistemi’yle çok hukukluluğu hayata geçirmişti. Bugün İngiltere gibi ülkelerde bu tartışılamıyor bile. Veya bunu söyleyen kilise ricali bile olsa aforoza maruz kalıyor. Osmanlı’nın bakiyyesi bu çok hukuklu sistem bugün onun minyatürü nevinden olan Lübnan’da yaşıyor. İlyas Hrawi Şam’ın da desteğini alarak bu çok hukukluğun yerine laikliğe dayalı tevhid-i hukuk prensibini getirmek istemiş ama dinî toplulukların çok yapılı hukukta diretmesi üzerine amacına ulaşamamıştı. Türkiye’de de Medine Sözleşmesi bağlamında Ali Bulaç’ın bazı yazıları üzerine Taha Akyol Medine’den Lozan’a kitabını yazmış ve bu meseleyi tartışmıştı. Taha Akyol da çok hukuklu yapı yerine tevhid-i hukuk prensibini savunuyordu. Burada Rowan Williams daha önce de kendi inancına göre Müslümanların da cennete gidebileceklerini söylemişti. Maalesef görüşlerini söyledi diye Rowan Wililams bir aforoz ve linç kampanyası ile karşı karşıya.

11.02.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.02.2008) - İsmet İnönü ve Rıfat Esat

  (09.02.2008) - Baykal’a Ezher diploması

  (08.02.2008) - Baykal’ın solu, Hayyam’ın yolu

  (07.02.2008) - Ankara Mezhebinin imamı!

  (06.02.2008) - Başörtüsü kimin bidatı?

  (05.02.2008) - “İran’ın düşmanlarını temizledik”

  (04.02.2008) - Farsça Nutuk, Fransızca Humeyni

  (03.02.2008) - Ergenekon’un dış yüzü

  (02.02.2008) - Arap Celâl’den, Amerikalı Celâl’e

  (01.02.2008) - Ergenekon’un siyasî dili

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri