"Gerçekten" haber verir 02 Şubat 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

M. Latif SALİHOĞLU

Yeni Osmanlılar/Ahrarlar



Ahrar–Demokrat çizginin 144 yıllık (1865-2009) serüveni (1)

Dünyada ebedî ve ölümsüz bir devlet yoktur. Osmanlı için söylenen "Devlet–i ebed müddet" sözü de, daha çok duâ ve temennî yerinde kullanılmış olup, ayrıca bu büyük cihan devletinin manevî dinamiklerinin ebediyete kadar uzandığı mânâsını yansıtıyor.

Dolayısıyla, insanlar nasıl doğup büyüyüp sonunda vefat ederek şu fâni âleme vedâ ediyorsa, devletler de aynen öyledir.

Kezâ, insanların ömrünü uzatmak için nasıl ciddî tedbirler alınıyor ve hastalıklara (tehlikelere) karşı çeşitli yollara başvuruluyorsa, devletlerin ömrünü uzatmak ve onları sıhhatine kavuşturmak için de benzer yöntemlere başvuruluyor.

İşte, Osmanlı'da da Tanzimat Hareketi (1839) ile başlayan ve Islahat Fermanı (1856) ile devam ederek 1876'da Meşrûtiyetin ilânı, Kànun–u Esâsinin kabulü ve Meclis–i Mebûsânın açılmasıyla müşahhas (somut) bir şekil kazanan o fevkalâde süreçteki canhıraş çabalar, esasında birçok kurum ve kuruluşu artık eskimiş, köhnemiş olan Osmanlı Devletine yeni bir hayatiyet ve dinamizm kazandırma maksadına matuf idi.

Bunda ne derece başarılı olduğu ayrı mesele. Ancak, aynı yöndeki çabaların 1908'de yeni bir ivme kazandığı ve bu yeni sürecin tâ 1918'e kadar devam ettiği söylenebilir.

Bu tarihten sonra ise, artık peyderpey Osmanlı'dan ümit kesilmiş ve yeni bir çare arayışının vetiresi/süreci içine girilmiştir. Her ne ise... Tekrar sadede dönelim.

Hamiyetli aydınların çabası

Osmanlı'nın yeniden ihyası için, başta padişah ve sadrâzam olmak üzere, birçok vezirin de (nazır) bilfiil içinde bulunduğu Tanzimat ve Islahat Hareketlerinin yanı sıra, ayrıca bazı hamiyetli Osmanlı aydınlarının da kendi çapında birtakım düşünceleri, hatta gayret ve teşebbüsleri vaki olmuştur.

Bugünkü deyimle bir nev'î "sivil inisiyatif" şeklinde gelişen bu teşebbüsler, ne yazık ki tâ 1865'e kadar gizli kalarak kendini rahatça tebârüz ettirememiş; yani, kendini açık ederek fikir meydanına çıkamamıştır. Zira, fikir hürriyeti bu tarihlerde hayli kısıtlanmış ve farklı fikir sahipleri olanca şiddetiyle baskı altına alınmaya başlanmıştır.

1865'e kadar tam bir gizlilik içinde yürütülen ve bu tarihten sonra da gayr–ı resmî bir cemiyet şeklinde tarih sahnesine çıkan Yeni Osmanlılar Hareketinin fikir öncüleri arasında şu isimleri görmekteyiz: Namık Kemâl, Ziyâ Paşa, Şinâsi, Mehmed Bey, Reşad Bey, Nuri Beyler, Ebüzziyâ Tevfik, Agâh Efendi ve meşhur "Çırağan Baskını" organizatörü Ali Suâvi Bey.

Bilâhare Avrupa'da "Jön Türk/Fransızca: Jeunes Turcs) diye isimlendirilen bu yeni hareketin en öncelikli talebi fikir hürriyetinin sağlanması ve garanti altına alınmasıydı. Ardından, sırasıyla meşrûtiyetin ilân edilmesi, padişahın yetkilerine sınırlama getirilmesi, farklı siyasî eğilimlere fırsat tanınması, yeni bir anayasanın hazırlanması ve parlamentonun tesis edilerek buna işlerlik kazandırılmasıydı.

Esasında istikbâli gören basiretli zâtların da içinde bulunduğu bu yeni fikrî hareket, olabildiğince gizli bir şekilde yürütülmeye ve yaygınlaştırılmaya çalışılıyordu.

Ne var ki, bir siyasî fikrin uzun müddet gizli kalabildiğini beşer tarihi kaydetmiyor.

Nitekim, burada da durum aynen öyle oluyor: Bir müddet sonra, devlet ve hükümet çevrelerince varlığı fark edilen bu yeni fikir hareketini boğmaya, hiç olmazsa bertaraf etmeye yönelik baskıcı teşebbüslere tevessül edilmeye başlanıyor.

Özellikle, bu fikir hareketinin en yılmaz savunucusu olan Namık Kemal, bilhassa Tavsir–i Efkâr gazetesinde neşrolan yazılarından dolayı çok ağır tazyiklere maruz kalır. Tazyiklerin dayanılmaz noktaya varması karşısında ise, daha fazla dayanamaz ve bir fırsatını bularak hudut haricine hicret eder, Fransa'ya gider. Ancak, burada da boş durmaz; neşriyat yoluyla hürriyet ve meşrûtiyeti burada da vatan ve İslâmiyetin selâmeti nâmına müdafaaya devam eder.

Burada şunu da hatırlatmakta fayda var: Jön Türkler hareketinin içine zaman zaman ilgisiz ve hatta münasebetsiz adamlar da girmiş ve orada kendine yer edinmeye çalışmıştır. Meselâ, Mısır Valisi M. Ali Paşa ile menfaat kavgasına giren ve Sultan Abdülaziz'le de aynı sebepten dolayı zıtlaşan Mustafa Fazıl Paşa gibi. Bu paşa, şahsî isteklerine kavuştuğu anda, gruptan ayrılmış ve münferit hareket etme eğilimine girmiştir.

Bediüzzaman Said Nursî'nin tâ 1890'larda "Ahrar" diye tanıyıp öyle de tanımladığı (Bkz: Münâzarât, s. 125) Jön Türklerin ekserisi hamiyet ve milliyyet dâvâsında dürüst ve samimîdir.

Nursî, aynı eserinde, 1892'de Mardin taraflarında tanıma fırsatını bulduğu Yeni Osmanlılar için aynen şu ifadeyi kullanıyor: "Tâ o vakitte anladım; ekser Ahrarımız mutekîd (inançlı, itikatlı) Müslümanlardır."

Üstad Bediüzzaman'ın bu ifadesinden de anlıyoruz ki, 1908'de kurulan Ahrar–ı Osmaniye Fırkası henüz tarih sahnesine çıkmadan da, bu fikrî hareketin evveliyatını ve bir nev'î altyapısını teşkil eden Jön Türkleri/Yeni Osmanlıları "Ahrar" olarak görmüş ve öyle de isimlendirmiştir.

Esasında, Yeni Osmanlılar hareketinin en kudretli fikir ve ifade sahibi Namık Kemâl'dir. Ki, bu şahsiyet, özellikle "Vatan ve hürriyet şairi" olarak biliniyor.

Aynı zamanda "hürriyet" tabirini fikir, siyaset ve edebîyat literatürüne kazandıran Namık Kemâl'in, bu vatanda kànun hakimiyetinin tesisi ile hürriyet ve meşrûtiyetin yerleştirilmesi yolunda en çok çaba sarf etmiş, hatta bu uğurda hayatını hiçe sayarak, sürgünlerde, zindanlarda ömür tüketmiş büyük bir hamiyetperver olduğuna tarihimiz şehadet ediyor.

02.02.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (31.01.2009) - Tenkitçilerin mantığı

  (29.01.2009) - Latife Hanım ve gizli Lozan görüşmesi

  (28.01.2009) - Üniversiteli gençlerle...

  (26.01.2009) - İstiklâl kahramanı, istiskal edildi

  (24.01.2009) - Buzdağı (aysberg)

  (22.01.2009) - Toptancılık tarafgirliktir

  (21.01.2009) - Merkezde bilek güreşi

  (20.01.2009) - Dünyada yeni dönem

  (19.01.2009) - İsrail'in zulmü, insanlığı uyandırdı

  (17.01.2009) - Şirretlik ve sağduyu

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır