"Gerçekten" haber verir 18 Nisan 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

S. Bahattin YAŞAR

Tefekkür bir terapidir



Âlem, okunaklı bir kitap gibi

San'at eserindeki san'at ruhu ne kadar derinse, ne kadar incelik varsa ve ne kadar mahir bir elden çıkmışsa, o nispette müştak seyircileri etkiliyor. Ruhu san'ata duyarlı insanlar için âlem, her mevsimiyle, her zaman dilimiyle özel bir durum yansıtıyor. Âlem, bir ‘kitab-ı kebir -i kâinat’ olarak, okunaklı satırlar, sayfalar içeriyor. İbret nazarıyla, ‘güzel’ denen masnuat, birer İlâhî san'at abidesidir.

Göz, kulak ve sair organlar aracılığıyla insan dünyasına misafir olan hissedişler, görüntüler insanda bir takım müsbet çağrışımlara vesile olmaktadır. Organların fıtrî rızıklarını temin etmek ve amacı doğrultusunda kullanmak, tam bir terapidir. Pozitif iç konuşmalar, müsbet hissedişler, insan âleminde olumlu görüntüler oluşturmaktadır. Onun için büyük âlem kitabının okunaklı mevsimi baharı ve diğer mevsimlerini tefekkür etmek, tam bir huzur halidir. İnsanın âlemle manen konuşması, bir rahatlama vesilesidir.

Rabbani san'atları incelemek,

insanı mutlu ediyor

Duyu organlarımızın dikkatini çeken san'at eserleri, san'at-ı Rabbanidirler. Bütün mahlûkatta nazar-ı dikkatimizi çeken bütün san'atlı mahlûklar, Yaratıcının isimlerinin belirgin hale geldiği eserlerdir. Yani canlı mahlûkata ve özellikle de insana yüklenmiş olan âlî programlar, yine Yaratıcının âlemdeki Rabbanî san'at eserlerini okumak ve anlam okuması yapabilmek üzerine programlanmıştır. İnsan bu faaliyetiyle tefekkür etmiş olmaktadır ve bu haliyle de o organlar fıtratlarına uygun işler yapıyor oldukları için bir rahatlık ve huzur içerisindedirler.

Aynaya baktığımızda beğendiğimiz, âlemi temaşa ettiğimizde haz duyduğumuz tamamen, Cenâb-ı Hakkın isimlerinin tezahürlerinden başkası değildir. Onun için insanın o güzellikleri sahiplenme hakkı yoktur. İnsanın kendi varlığı ve âlemde var olan bütün mahlûkat, birer emanet tablolardır. Âlemde hikmetli, san'atlı ne kadar masnu varsa, hepsi O’nun isimlerine birer ayinedir. Bu gözle bakıldığında güzel olan her şeye bakmak sevaptır.

İnsana teçhiz edilmiş olan organlar, yaratılış maksatları doğrultusunda kullanıldığında, yani her şeyi yaratıcı bağlantılı düşündüğünde, mutluluğa çalışmış olmaktadırlar. Bir anlamda da o organlar için ibadet hali içerisinde olmaktadır.

Bahar, insanda yeni sayfalar açıyor

Âlemdeki bütün san'atlı varlıklar, bir yönüyle insanda bir takım kapılar açmaya dönük programlanmıştır. Bu amaca hizmet etmeyen bütün kabuller, nefsî tercihlerin öncelenerek atıldığı adımlardır. Şükre, ibadete, zikre, tefekküre vesile olmayan bütün varlık tasarrufları, gaflet hali içermektedir.

Çiçeğin, böceğin, güneşin

neyini konuşalım diyenler var

Gençlerle, birer ders ciddîyeti içerisinde, bahar tefekkür gezintileri yapıyoruz. Haydin düşüncelerinizi paylaşın diyorum. Gençler çok ciddî şekilde çağrışım fakirliği içerisinde bulunuyor. Meselâ sarı çiçeğe, sadece bir sarı çiçek bitkisi olarak bakıyorlar. Kelebek çoğunun gözünde, sadece bir böcek çeşidi olarak yer alıyor. Böyle olunca da, hayatın unsurları pek de fazla bir anlam taşımamaya başlıyor. Bu gözle güneşin de, ayın da, rüzgârın da, yağmurun da, mor çiçeğin de, uğur böceğinin de, kıpkırmızı gelinciğin de, bembeyaz papatyanın da bir anlamı kalmıyor. Bazıları birer gök cismi, bazıları birer bitki çeşidi, bazıları da böcekler… Yani ne var bunda konuşulacak? Kabilinden yorumlar yapıyorlar. Tabiî ben de şaşkınları oynuyorum. Bahar mevsiminde, bütün tabiat kendi lisanlarıyla varlıklarını haykırıyorken, yazacak bir şey bulamıyorum demek, yaşamıyorum demek gibi bir şey. Böyle insanlar bir müddet sonra, baharı, sonbaharı anlamsız bulmaya başlayacağı gibi; daha biraz daha ilerleyince anneyi, babayı, kardeşi; vatanı, milleti, devleti; en sonunda da insanları, kendisini, yaşamayı anlamsız bulmaya başlayacaktır. Ve anlamın bittiği yerde de, geriye bir şey kalmayacaktır. Onun için ne yapıp etmeli, insanlara yeni baştan bir okuryazarlık öğretmeli. Ama bu kelime okuryazarlığı değil, anlam okuryazarlığı olmalıdır.

Bir göl kenarında, yakamozlar

içerisinde, gün batımı düşünceleri

Gençler, varlık üzerinde kompozisyon peşindeyken, aynı anlam avcılığı titizliği bizim için de geçerliydi. Bir akşamüstü, göl kenarında, gün batımında bankta oturan birisini nedense insanlar, ‘acaba ne oldu?’ diye değerlendiriyorlar. Yani kişinin kendisine zaman ayırması, dinlenmesi, tefekkür etmesi, hatta bir şeyler karalaması hoş bir algı oluşturmuyor. Ama doğru olan bu algı değil. Ben de aldığım notları sizinle paylaşmak istiyorum.

“Gün batımlarını hep merak etmişimdir. Batınca nereye gidiyor güneş? Bizden ayrılınca kimlere misafir oluyordur, bizi gittiği yerlere nasıl anlatıyordur? diye.

Zaten giderken çok şeyler götürüyor bizden. O gidince bir yanımız hep eksiliyor. Kopuyoruz biraz daha hayattan. Heveslerimiz biraz daha azalıyor. Anlaşılan iki adım daha geriliyoruz aşağıya.

Güneşi bekliyorum, ama ödüm kopuyor

Bu satırları, saat 18.00 sularında, göl kenarında, yakamozlar arasında karalıyorum. Bankta otururken göldeki kuğular, belki bir işe yarar diye yanıma doğru çekiyorlar paletleri.. Tabiî bende umduklarını bulamayacaklarını anlayınca, çaktırmadan uzaklaşıyorlar.

Kendi kendime, işe yaramamak böyle bir şey olsa gerek diyorum. Hiç uğranılmayan bir liman gibi, ha varlığı ha yokluğu. Oysa onlar göl için birer vazgeçilmez, birer güzellik kaynağı idiler. Peki insan niçindi? diye soruyorum kendi kendime. Tabiî ben yine de güneşin gittiği yeri düşünüyorum. Onunla birlikte gönderdiğim düşüncelerim geri dönmediler. Onlar da battı gitti. Yine de ertesi gün gelecek düşüncesiyle, hep güneşi bekliyorum. Geceyi bir otobüs durağı gibi değerlendirip, sabaha kadar bu durakta güneşi bekliyorum.

Bir gün beklemediğim bir taraftan doğar diye ödüm kopuyor. Ama sanki güneş, böyle bir sürprize hazırlıyor kendini. Ne yapalım, bekleyip göreceğiz.

Özellikle bu günlerde, sergi salonu müştak seyirciler bekliyor.

18.04.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.04.2009) - Lütfen dışarı çıkın; bu bir ödevdir!

  (04.04.2009) - Mertebe katetmeyen, mertebe kaybedecektir

  (28.03.2009) - Nefis, bir ‘nefis’ dersi

  (15.03.2009) - Ehl-i imana kurulan tuzak: Derd-i maişet

  (07.03.2009) - Hamuru sevgi ile yoğrulanın, diline nefret yakışmıyor

  (02.03.2009) - Dergâh’ta bir sabah namazı ve insan libası giymiş melekler

  (21.02.2009) - 40. yıl muhasebesi

  (14.02.2009) - Yaramaz öğrenci yoktur; ne işe yaradığını bilmeyen eğitimci vardır

  (07.02.2009) - Müjdeler, lâyık olanlar içindir

  (05.02.2009) - Dünya şimdi Gazze dersini okuyor

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır

Kurumsal Linkler:
Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl

Reklam Linkleri:
Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis