Cevher İLHAN |
|
Yerkürenin can çekişmesi… |
“Dünya Çevre Günü”nde küresel felâketin uyarıları yapılıyor. İklim değişikliğinin bütün dünya ve özellikle Türkiye’nin de içinde olduğu bölgedeki sonuçları, daha önce tahmin edilen ve beklenenden daha ağır ve kötü olacağı haber veriliyor. Küresel ısınma ve iklim değişikliği tahribatına karşı, uluslar arası bir antlaşma çerçevesinde insanlığın istismardan uzak durup topyekûn tedbir almasının gereği belirtiliyor. Aksi halde buzların erimesi sonucu deniz düzeyi yükselecek, bölgenin dört ana havzası ile Kuzey Buz Denizi gibi Adriyatik ve Akdeniz kıyıları havzası etkilenecek. Fırtına taşkınları, tuzlu deniz sularının yer altı sularına sızması gibi vâhim sonuçlar ortaya çıkacak. Keza kapalı bir su havzası olan Hazar Denizi gibi kapalı su havzaları bile yüzyılın sonunda küresel buharlaşma dolayısıyla altı metre bugünkü düzeyinin altına inecek… “Meydan Okuyan İklim” raporuna göre, kuraklık, tarım üretiminde düşüş, su kıtlığı gibi sonuçlara yol açtığı, küresel ısınmada geri sayımın başladığı, tedbir alınmadığı takdirde on yıl içinde artık geri dönülmez noktaya ulaşacağı, ormanların yok olacağı, salgın hastalıkların tırmanacağı, çeşitli yeni hastalıkların, kanser türlerinin türeyeceği ve canlı türlerinin yüzde otuzunun yok olacağı, raporların başlıklarından…
KÜRESEL KİRLİLİK ÖLDÜRÜYOR Son bir yılda iklim değişikliğinin, yılda 300 binden fazla insanın açlık, hastalık ya da âfetlerle ölümüne yol açtığı, küresel ısınmanın olumsuz etkilerinin altı yıl önceki öngörülerden iki kat daha fazla olacağı, deniz sularının yükseleceği, Antarktika buzul örtüsünün hızla eridiği, dünya atmosferinden her saat yaklaşık 10 ton hidrojen ve 180 kilogram helyumun uzayın derinliklerine savrulduğu; bu kaçışın küresel ısınmayla daha hız kazandığı bildiriliyor. İklim değişiminin ozon tabakasındaki yenilemeyi geciktirdiği hatta belki de tamamen engellediği, karbondioksitten 17 bin kez kuvvetli olan sera gazının atmosferdeki oranının sanılandan çok daha yüksek olduğu, atmosferin giderek daha asitli hale geldiği, iklim felâketinden insanlığın bütününün doğrudan, yarısının felâket derecesinde etkileneceği haber veriliyor. Küresel ısınma için alarm çanları çalarken, dünya nüfusunun yüzde 15’ini oluşturan zengin ülkelerin, toplam karbondioksit salınımının yarısından sorumlu olmasına rağmen, iklim değişikliğinin en yüksek faturasını, yoksul ülkelerin ödediği, dünya nüfusunun yarısını açlıkla ve tükenen içme suyu kaynakları sebebiyle su sıkıntısıyla karşı karşıya kalmaya sürüklendiği açıklanıyor… Kısacası iklim değişikliklerine dair tesbitlere göre, deniz seviyesi beş metre yükseliyor ve gezegenimizde buzul kalmayacak vahâmete gidiliyor. Kutuplara kadar çölleşme başlayacağı, okyanusta da hayatın yok olacağı ve dünyanın yaşanmaz hale geleceği felâkete yaklaşılıyor… Özetle, “insanın kirli eli bulaştığı yeri bulaştırıyor”. İnsanoğlu, küresel kirlilik, enkaz ve süprüntülerle dünyayı kirletiyor, çevreyi tahrip ediyor. İnsanoğlu, sınır tanımaz egosunu tatmin, açgözlülük ve hırsıyla tabiatın dengesini bozuyor; hızlandırıyor. Bundandır ki daha şimdiden erken “maddî kıyamet” senaryoları yazılıyor… İNSANOĞLU YERYÜZÜNÜ ZEHİRLİYOR Neticede, yerküresindeki, atmosferdeki ve denizlerdeki bozulma, “Öyle bir musîbetten kaçınınız ki, geldiği vakit zâlimlere mahsus kalmaz, mâsumlar ve mazlumlar da içinde yanarlar” (Enfâl Sûresi, 25) âyetinin tefsirini küresel ısınma musîbetiyle tezâhür ettiriyor. Hâdiselerin hikmet ve mâverasındaki mânâyı ders veren Bediüzzaman’ın tefsiriyle, fitne ve fesadıyla, zulüm ve günâhlarıyla insanlığı ateşe veren çıkarcı zâlimler, “küre-i arzın bu yangını”nı alevlendiriyor. (Emirdağ Lâhikası II, 309 -310) Meleklerin “(Yarabbi), Yeryüzünde fesad yapacak, kan dökecekleri mi (insanları mı ) yaratacaksın?” (Bakara Sûresi, 30) âyetindeki suallerine, Kâinatın Yaratıcısı’nın verdiği cevap bir defa daha tecelli ediyor. Âyetin tefsirindeki iki defa “fîhâ (içinde-üzerinde)” kelimesiyle işâret edilen “arzda (yeryüzünde)” ifâdesiyle, yeryüzünü inşa edip medeniyetle ihya edenin insanoğlu olduğu gibi, bozgunculuğuyla tahrip ve öldürenin de edenin de yine insanoğlu olduğu hükmü yeryüzünün yüzünde küresel ısınmayla ortaya çıkıyor… Ve Bediüzzaman’ın, “Beşerin (insanoğlunun) fesâdı dahi, Azrâil gibi arzın kalbine kadar pençesini sokup, arzı imâtesine (öldürülmesine) işârettir; demek, “beşer arzın ölümünü intâç eden (netice veren) bir zehirdir” mânâsı okunuyor. (İşârât’ül İ’câz’da, 251) Azrail gibi yerküresinin kalbine kadar pençesini sokup öldüren insanlığın küresel fesâda karşı yine âyetin tefsiriyle “arzın şifâsı için bir ilâç olan” insanlığın âcilen tedbir alması, can çekişen kürenin hastalığına şifa sunması gerekiyor… Yoksa yarın çok geç olacak… 06.06.2009 E-Posta: [email protected] |