Video görüntüleri basında yayınlanınca da Diyanet İşleri Başkanlığı şu açıklamayı yapmıştı:

“Bazı medya mecralarında yer alan, İstanbul’un Sultangazi ilçesindeki bir camide yaşandığı iddia edilen görüntülere ilişkin Başkanlığımız tarafından derhal soruşturma başlatılmıştır.”

Soruşturmanın sonu nereye gider bilinmez. Hafta sonu yapılacak ikinci turda, “olmayan petrol ve çıkmayan gaz”la beslenecek olan AKMHP iktidarı devam edecek olursa, bu bilinmezliğin en az beş yıl daha sürebileceği ise aşikâr.

Bu ve benzeri tehlikeli kıvılcımları söndürmek için Diyanet’in açıklaması yetmez. 

Asıl açıklama yapması ve özür dilemesi gereken kişi belli: Recep Tayyip Erdoğan. Zira öteden beri camileri kendi siyasetine alet eden ve muhalefeti cami cemaatine yuhalatan kendisi. 

Bu kötü gidişata karşı çıkabilen genç ve samimi bir Yeni Asya okuyucusunun birinci turda kafası netleşmiş olmayanlar için yazdığı mesajı alalım: 

***

Ben kendi halimden, kendi düzenimden memnunum elhamdülillah, ama ben vatandaşların alım gücünün düşmesinden rahatsızım, ben insanların adil yargılanmamasından rahatsızım, ben kamudaki ATM personelinden rahatsızım, ben kamu personeli boş dururken onların görebileceği kamu hizmetlerinin usulsüz ihalelerle özel sektöre ücretle gördürülmesinden rahatsızım diyen genç…

Ben ihale çetelerinden rahatsızım, ben uyuşturucu ağından rahatsızım, ben bahis mafyasından, Türk futbolunu ve Türk sporunu ele geçirmiş yapıdan rahatsızım diyen genç…

Ben fakirin üç kuruşunun peşinde olan sistemin zengine açtığı yollardan ve vergi aflarından rahatsızım, ben bire yapılacak işlerin bizim vergilerimizle üçe yapılıp üstelik bunun başarı diye şova dönüştürülmesinden rahatsızım, ben depremlerdeki ve yangınlardaki plansızlıktan ve çaresizlikten rahatsızım diyen genç…

Ben dış ilişkilerimizin kötü olmasından rahatsızım, ben tarım politikalarından rahatsızım, ben uluslararası arenada yarışmacı şirketlerimizin olmamasından rahatsızım, ben küçük esnafın bitirilmesinden ve zalim düzen çarklarında ezilip bir de suçlu ilan edilmesinden rahatsızım diyen genç…

Ben mafyadan bile kirli olan mafyanın devletin kirli işlerini ortaya dökmesinden rahatsızım, ben iftira atan “çamur at izi kalsın”cı düzenden rahatsızım diyen genç…

Ben taraflı medyadan rahatsızım, ben sosyal medyanın sürekli kısıtlanmasından rahatsızım, ben devlet içerisindeki usulsüz yapılaşmadan rahatsızım, ben israftan rahatsızım, ben insanların susturulmasından rahatsızım diyen genç…

Ben korku cumhuriyetinden rahatsızım, ben bir insana adeta tapılmasından rahatsızım, ben “daha iyisi yok” bahanesinin arkasına sığınıp her seçimde bir önceki döneminden daha kötü olan iktidarı tercih edenlerden rahatsızım, ben bütün bunlara rağmen rahat kalabilenlerden de rahatsızım diyen genç…

Sadece sen değil; ben, biz, hepimiz…

Dindarlardan değil camiyi siyasetine alet eden dincilerden, Müslümanlardan değil, sadece “kendine Müslüman”lardan rahatsızız.

Kendin için ve bugünün için değil, milletin yarını için ve gelecek nesiller için düşün: 

“Ben rahatım” deme, rahat olmayanları da düşün, gördüklerini düşün, göremediklerini de düşün, yaşadıklarını düşün, yaşayamadıklarını da düşün…

Ama hep kötüyü düşünme, düzelebilecek şeyleri düşün, güzel günleri düşün, düşünde ne var onu düşün, şükrünü eksik etme, şükrünün artmasını düşün.

Ve en önemlisi, senin yerine düşünmesinler, seni dinle kandırmasınlar, dinini de dünyanı da sen düşün. Hafta sonu kararını da buna göre ver ey benim genç Kardeşim.