Biliyoruz ağızdan dil koparmak zordur.
Dilsiz yaşamak da zordur.
Zira dil kalbi gösterir.
Dil kalptir hem de.
Dil en dayanıklı organdır.
Kemiği olmadığı içindir belki de.
Kalp de kemiksizdir ama,
O çok kolay kırılır.
Tamiri de zordur.
Bu sebeple dil koparma görevlileriyle dolu bir iktidar ve onun başındaki başkanın işi bu yönden zordur.
Kalp kırma başkanlarıyla dolu bir ülkede kalbi dilden muhafaza etmek zordur.
Ama “din koparmak” kolaydır.
Milleti dinden koparmak çok kolaydır.
Hele temsil iddiasında olanlar, onlar hata yaparlarsa, onlara bakanlar kolayca kopar dinden-diyanetten.
Bu milletin dinle olan bağını şarkıcı türkücü takımı koparamaz.
Hele yıllardır “eller günahkâr, diller günahkâr” diyen bir şarkıcı hiç koparamaz.
Zira o zaten itiraf etmeye cesaret etmiştir dilin günahkârlığını.
“Bir çağ yangını bu, dünya günahkâr” diyen şarkıcı bunu söylerken ancak ve ancak doğruyu söylemiş olur.
“Saraylar cahil âdemlerle ve havvalarla doldu” diyen şarkıcı da milletin dinle bağını koparamaz. Olsa olsa saraydakilere cehaletlerini hatırlatmış olur ve olsa olsa onları milletin gözünden düşürmüş olur.
Ama;
- devleti “dil koparma” devleti haline getirmeye çalışan …
- ve bunu dini korumak adına yapıyormuş gibi yapan …
- üstelik dindar da görünen …
devlet yöneticisi,
milletin bilhassa dinle bağı zayıflamış kısmının o zayıf bağını iyice koparır.
Kendisini “dil koparma görevlisi” olarak gören, aslında “din koparma görevlisi” haline gelmiş olur.
Devlet kuvvetiyle dil koparmaya kalkan, devlet eliyle insanları dinden koparmış olabilir.
O ve partisi ve iktidarı bu gerginlikten ve bu sivri dilden siyaseten –belki, bir süre- nemalanır. Ama ahireti zarar görür.
Üstelik milletin ahiretine de zarar verir.
Peki ona kim söyleyecek bu dilin yanlışlığını?
Yanındakiler mi?
Var mı oralarda dili koparılmamış dindar birileri?
Sarayda din namına kullanabileceği dilini yutmamış olan var mı?
Sarayda sesimizi duyan var mı?
Yoksa üç maymun mu geziyor o koridorlarda…