Taliban’ın Afganistan’ı teslim almasının, üç aylık süre verilmişken bir hafta içinde hızla kotarılması, ABD’nin ülkeyi Taliban’a “gizli pazarlık”la bıraktığının en açık tezâhürü.
Daha sekiz - dokuz ay önce Amerikan istihbarat servislerinin raporlarında Taliban’ın Afganistan’ı kontrolüne alacağı ve Conilerin çekileceği bildirilirken, 2002’de başlayan işgalde son dönemde Afgan hükûmeti yetkilerinin yakınmalarıyla Taliban’a karşı Amerikan Hava Kuvvetlerinin sadece hava desteğiyle kalması ve son raddede hava operasyonlarını da durdurması, ülkenin bile bile Taliban’a “teslim edildiği”nin bir diğer göstergesi.
Tesbit şu ki, Taliban’ın son süreçte hiçbir ciddî engelle karşılaşmadan ülkeyi bütünüyle kontrolüne almasına zemin hazırlanmış; “taktik çekilme”yle Taliban’ın Afganistan’ı devralmasına göz yumulmuş.
Diplomatların tesbitiyle, son birkaç haftada “birtakım garantiler karşılığında Tâliban’a âdeta “bütün kapılar açıldı.” Taliban’ın “biz artık değiştik” propagandasıyla “ülkedeki radikal unsurları marjinalleştireceğini” taahhüd etmesinin amacı bu.
İkiz kulelerdeki saldırıyı El Kaide’den ötürü Afganistan’ın üzerine atarak “terörle mücadele perdesinde” tıpkı Irak ve Suriye’dekine benzer şekilde hedefin iç savaşla bu ülkeyi de ifna etmek olduğu anlaşılıyor.
AMAÇ, ASYA’YI İSTİKRARSIZLAŞTIRMAK…
Aslında yirmi yıllık işgalinde iki trilyon dolar harcadığı ve 2 bin 500 askerini kaybettiği Afganistan’daki “fiyasko”yu yeni “ifsad projeleri”yle “başarı”ya çevirmeye çalışan ABD ve işgal ortakları, aslında bir başka “plân”la “hedefleri”ne ulaşıyor.
Amerikalıların yetmiş milyar dolar harcayarak “eğitip” modern silâhlarla donattığı üç yüz bin kişilik Afgan ordusunun birkaç hafta içinde 62 bin militanı bulunan Taliban örgütüne mağlup olması garabetinin altında da bu “plân” bulunuyor.
Gerçek şu ki ABD’nin Afganistan’ı işgalle “çökertme politikası”yla BOP’un Fas’tan Afganistan’a yirmi iki İslâm ülkesini etnik ve mezhebî farklılıklar üzerinden bölüp parçalama projesi adım adım devreye sokuldu.
Aynen “demokrasi getirmek” iddiasıyla işgal edilen ve iki milyon insanın katledilip ülkenin bütün yer altı ve yerüstü kaynaklarının talan edildiği Irak’ta olduğu gibi “hedef”in “Afganistan’ı ayağa kaldırmak, barış ve istikrar getirmek” değil, tam tersine meydana getirdiği istikrarsızlık ve kaosla ülkeyi tahrip edip “teslim”e mecbur hale getirmek olduğu görülüyor.
Bu bakımdan, Taliban’ın güdümündeki ülkede, uluslararası ifsad şebekelerince “hedef ülkeler”de terör, iç savaş, darbe, kalkışma, kargaşa ve kaos için küresel emperyal güçlerin “taşeronu” El Kaide türevi radikal örgütlerin yeniden palazlandırılacağı belirtiliyor.
ASIL HEDEF, “İSLÂM’IN MESAJI”NIN KARARTILMASI
Özetle, ABD zahiren Afganistan’dan “çekilirken”, gerçekte yeni bir “strateji”yle işgal müttefikleriyle birlikte hegemonya ve çıkar stratejisini daha sinsi olarak sürdürüyor.
Irak’ı işgalle El Kaide’yi, Suriye’yi işgalle IŞİD ve El Nusra’yı türeten ABD ve işgal ortakları, şimdi yine El Kaide’den kopma radikal örgütleri bölgenin başına belâ olarak sarmayı “plânlıyor.”
Asya’da terör bataklığını yaygınlaştırıp bölge ülkelerini tetiklediği yeni “göç dalgası”yla istikrarsızlaştırmak; ve bu karmaşada Afganistan üzerinden dünya uyuşturucu ticareti - kaçakçılığının yüzde 80’ine varan “uyuşturucu trafiği”nin emperyal mihraklarca kontrolünü devam ettirmek.
Yirmi yıllık işgalin ardından “maşa” olarak kullandığı radikal örgütlerle “doğru İslâmiyet”in meşveret, hürriyet, adâlet, insan hakları mesajını karartmak. Müslümanlığın “siyasi İslâm” olarak algılatılmasıyla gerçek İslâm’ın terör, istibdat, dikta ve baskıyla birlikte anılması.
Ve Türkiye’nin ABD ve küresel emperyal ecnebilerin Müslüman Afgan halkı üzerindeki örtülü işgal, “hegemonya ve çıkar projeleri”nde “işbirlikçi” ve “maşa” yapılması…