Resmî açıklamalarla yüz binlerce kamu görevlisinin herhangi bir soruşturma olmadan, istihbarat raporlarıyla, sahte ihbarlarla ihraç edildiği, on binlerce vatandaşın yargısız, iddianâmesiz aylardır tutuklu olduğu vartada, hukukun üstünlüğü Türkiye’nin birinci gündemi olmaya devam ediyor.
Ve hukukun temel ilkelerinin başında gelen “suçun şahsîliği” ve “suçluluğu mahkemece ispat edilinceye kadar herkesin mâsum-suçsuz olduğu” temel kuralına aykırı olarak eşi ihraç edilenlerin işten atıldığı süreçte, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının olmadığı tespitlerine her gün yenileri ekleniyor.
Türkiye’de 15 Temmuz Hadisesi’nden sonra 112 bin ByLock kullanıcısının tesbit edildiği, buna mukabil, ancak 40 binine soruşturmaya tabi tutulduğu, en az 60 binin hakkında en ufak bir işlem yapılmadığı çifte standardı bunlardan biri.
Sonra, madem Yargıtay’ın tek başına delil olmayacağı, “dinî sohbetlere katılma”, “yayınlara abonelik”, “çocuğunu (sözkonusu) okullara gönderme” ve “sempati duyma”nın “terör örgütü üyeliği’ni ispata yetmeyeceği” kararıyla bazı “Bylock mahkûmiyetleri”ni bozmasında, “ByLock cezâları”nın Yargıtay’dan dönmesine rağmen, neden hâlâ bu hususta ısrar ediliyor?
Keza Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 11 bin 480 cep telefonunun, kullanıcı iradesi dışında kumpasla gizli haberleşme programı ByLock’a yönlendirildiği” açıklamasına karşı, niçin “ByLock kullanıcılığı” inadına delillerin başında sayılmak isteniyor?
Gerçekten, neden bütün ByLock kullanıcılarına değil de belli bir kısmı hakkında işlem yapılıyor? İşlem yapılmayan on binlerce “ByLock kullanıcısı” olduğu belirtilenlerin arasında kimler var?
GARABET “Ne ile suçlandığını” bilmeden,,,
Hukukun üstünlüğünün rafa kaldırıldığı tartışmaları sürerken, geçtiğimiz günlerde, iktidar partisi il – ilçe başkanlıkları ve yönetiminde fiilen çalışmış avukatların, hâkim ve savcı olabilmeleri için ulaşamadıkları yazılı sınavı geçebilsinler diye 70 puan sınırını kaldırıldığı, sınavda 92 puan alanların elenip 60 - 65 alanların 45 saniye süren mülâkatları kazandıkları iddialarına dair tartışmalar sürüyor.
Ve 356 hâkim ve savcının görev yerlerini değiştiren HSK’nın son “atama listesi” tartışması eklenirken, hâlen en az 80- 90 bininin iddianâmesi hazırlanmadan, ne ile suçlandığını ve kendini nasıl savunacağını bilmediği haksızlığını, mahkeme kararıyla beraat ettiği halde il komisyonlarınca göreve iâde edilmemeleri hukuksuzluğu garabetini bir defa daha su yüzüne çıkarıyor.
KISACA “İttifak’ tavanda var, tabanda yok…”
MHP yönetimi, her fırsatta, “AKP ile ittifak”ın yüzde 10’luk seçim barajını aşıp milletvekili çıkarmak için yapıldığına ve bunun bir “baraj ittifakı” olduğuna dair iddialara tepki gösterip “AKP ile ittifak’ın bozulmasına asla izin vermeyeceğiz” dese de, kamuoyunun pek ikna olmadığı gözleniyor.
Ve tam da bu partinin siyasi hesaplar uğruna “baraj ittifakı” yaptığı, seçmen tabanının bundan rahatsız olduğu tesbitlerine karşı, Bahçeli’nin “Partimizde tavan – taban yok” cevabıyla “ittifak” tartışmaları sürerken MHP’li bir il belediye başkanının “İttifak’ tavanda var, tabanda yok!” tesbiti, tavanda kotarılan “ittifak”ın niçin yapıldığının özeti oldu.
HAFTANIN SÖZÜ
“Bir hukuk devletinde muhalif olmak, aykırı ve karşı düşünmek, itiraz etmek, eleştirmek suç olamaz” Ertuğrul Günay (Kültür ve Turizm eski Bakanı)
İKRAR Harekâtla “partinin metal yorgunluğu” kalkmış!
Cumhurbaşkanı’nın, Samsun 6. Olağan İl kongresi öncesinde vatandaşlara hitabında, “Artık metal yorgunluğu yok, Afrin’le beraber şimdi diriliş hareketi yeniden başladı” diyerek genel başkanı olduğu partisinin “metal yorgunluğu”nun “Afrin harekâtı ile kalktığı” sözleri 52 şehidin verildiği Afrin harekatının bir siyasi partinin siyaseten güçlendirilmesinde istimalle istismarını sözkonusu etti.
Ve Mehmetçiğin kanı – canı pahasına yaptıkları bir sınır ötesi operasyonun iç politikada kullanılmasının bariz bir örneği olarak kayıtlara geçti.
Tıpkı bir zamanlar, dönemin Başbakanı’nın ve hükümet sözcüsünün yüzlerce vatandaşın hunharca katledildiği terör eylemlerinin işlerine geldiği ve partine en az yüzde 10 -15 oy kazandırdığı ikrarlarında olduğu gibi…
SÖZÜN ÖZÜ
“Haksızlığa karşı, kanunsuzluğa karşı, muhâlefet, hiçbir hükûmette (devlette) suç sayılmaz; bilakis muhâlefet, meşrû ve samîmi bir muvâzene-i adâlet unsurudur.”
Bediüzzaman