“Demokratik parlamenter sistem mutabakatı”ndaki altı partinin Demokrat Parti’nin ev sahipliğindeki son toplantısında “seçim mühendislikleri”ne karşı işbirliğinde kararlılık vurgusu yenilenirken, “iktidar cephesi” dini siyasette istismarla suiistimale tam gaz devam ediyor.
Bu sakim zihniyetle her seçim ve referandumda dinî değerler siyasetin tartışma odağına taşındı. Siyaset tarafgirliğiyle siyasi muhaliflerin “din dışı” olduğu havası pompalandı.
İktidar partisi milletvekilleri, “Erdoğan’a dokunmak bile ibadettir” gibi garip lâflar ettiler. “Tayyip Erdoğan için her gün iki rekât şükür namazı kılmamız gerekir” sözünü sarf ettiler. “Erdoğan’ın sünnetinin gereği” çarpıklığını sergilediler.
Çarpıklık, “İslâmî kaideye göre Erdoğan’a oy vermek İslâmın gereğidir” raddesine vardırıldı. “Referandumda evet çıkacağına dair hadis-i şerif var” denildi,“hayır’ oyu verecekler ‘şeytan’ ve ‘haçlı zihniyetinden” yakıştırmaları yapıldı. “AKP’nin seçim kazanması göklerden inen bir karardır” türü pervâsızlıklar sergilendi.
ALLAH ÇARPAR!
O denli ki “AKP’ye oy vermeyeni Allah çarpar!” tehditleri savruldu. Bir bakan, partisine oy isterken “Vereceğiniz destek yarın ruz-i mahşerde yine berat belgelerinizden biri olacak” dedi.
Bu arada camilerde verilen kahvaltılarla tanıtılan AKP’li adaylara duâ edilerek seçim propagandaları yapıldı. Partili Cumhurbaşkanı “Camimize teşrif etmiştir, hürmet ediyoruz” övgüleriyle anons edilip karşılandı.
En son ortaya atılan “nas tartışmaları” bilerek alevlendirildi. Bir yandan “faize karşıyım” deyip, diğer yandan “dolar ne kadar artarsa o kadar faiz verilecek” dendi.
Bütün ekonomistlerin “faiz” olduğunu bildirdikleri, Hazinede olmayan parayla “dolar garantisi” verilip “döviz kuru korumalı TL mevduatı” perdesinde faizin dikâlasının “meşrûlaştırılıp” teşvikine bile “dinî kılıf” geçirilmek istendi.
Diyanet’ İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun “bu tür mevduat hesaplarına tahakkuk ettirilen fazlalıklar faiz olup dinen haramdır, Müslümanlar faizli mevduata para yatırmamalıdırlar” açık fetvasına rağmen…
“Kimlik siyaseti”yle din ve mukaddeslerin kamplaştırma ve kutuplaştırmada kullanılmasıyla “iktidar koltuğu”nu korumaya yelteniliyor.
“Güçlendirilmiş parlamenter sistem işbirliği”ndeki demokratik muhalefetin bütün bu vahim komplolara karşı çok dikkatli olması gerekiyor.