Bütün kamuoyu araştırmalarında “cumhur ittifakı”na açık ara ile fark atan “millet ittifakı”nın “demokratik parlamenter sistem” işbirliğindeki partilerin de katılımı mesajlarıyla geniş bir “demokrasi ittifakı”na dönüşmesi karşısında paniğe düşen “iktidar cephesi” denenmiş bayat oyunlara başvuruyor.
Muhalefete yönelik ağır tahkirlerin, dini değerleri hoyratça suiistimalle siyasi rakiplerini “din dışı” ve hatta “dinsiz” gösterme isnad ve iftiralarının millet nezdinde artık “işe yaramaması” üzerine en son Cumhurbaşkanı’nın “Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” çıkışı, akıbetsiz taktiğin tekrarı oldu.
Yasal ve demokratik yollarla meşru siyaset yapan bir siyasi partinin genel başkanı Demirtaş’ı devletin kontrolünde müebbet hapse mahkûm “tutsak” terör örgütü başı ile tehdit garabeti sergilendi.
PARTİ BAŞKANINI TERÖRİST BAŞIYLA TEHDİT!
Belli ki meşru olan, gayr-ı meşru olanla “hizâya getirilmek!” isteniyor. Maksat devletin kontrolündeki terörist başının “AKP-MHP cephesi”ne örtülü ya da açık “destek açıklamaları”na ortam oluşturmak.
Bu politik tezgâhla AKP’nin tek başına iktidarı kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimlerinde “seni başkan seçtirmeyeceğiz!” irâdesini sergileyen ve hakkında hiçbir mahkeme hükmü olmayan Demirtaş’ı “cezâlandırmak”; ve son İstanbul seçimlerinde açığa çıkan haliyle seçmenin “millet ittifakı”na desteğini parçalamak.
Partinin seçmenini dağıtmak, en azından siyaseten bloke ederek sandığa gitmesini engellemek, “millet ittifakı”na, “demokrasi işbirliği”ne desteğini baltalamak.
Anlaşılan, avukatlarının ve birinci derece yakınlarının dışında kimsenin ulaşma imkânı olmayan terörist başına son İstanbul seçimlerinde bir “akademisyen”i gönderip “iktidar adayına destek mektubu”nu devlet ajansı ve televizyonunda yayınlatan “tek kişilik yönetim”, kaybedeceğini gördüğü seçimi bir defa daha “kotarmak” için yeniden terörist başı ile “seçim pratiği” üzerinde çalışıyor.
Beş yıla yakındır yargısız infazla “tutuklu” olan, hukukun “mahkeme kararı olmadan herkesin mâsum olduğu” esasıyla her vatandaş gibi hayatı ve güvenliği devletin teminatında olan genel başkana karşı, devletin elinde “rehin” olan cezası kesinleşmiş hükümlü terörist başını kullanma “kumpası” kuruluyor.
Tıpkı “millet ittifakı” adayının 800 binden fazla oy farkıyla kazandığı seçimler öncesinde Bahçeli’nin HDP seçmenine “Öcalan’ı niye dinlemiyorsunuz!” tepkisine benzer çarpıklıklar sergileniyor. Müebbet hapis cezâsı almış terörist başı bile bile “meşrulaştırılıyor.”
Bu arada HDP’nin asıl başkanının terörist başı olduğu, seçilmiş yöneticilerden ve Demirtaş’tan daha etkili olduğu ve sigaya çekebileceği havasını pompalamakla bu partinin dışlanıp kriminalize edilmesi, kıyasıya “kimlik siyaseti”yle “düşmanlaştırma” ve “nefret dili”yle kutuplaştırma vartasında “millet ittifakı”na ve “demokratik muhalefet”e desteğini bir nevi “suç” sayma saptırmalarının peşine düşülmüş.
“İktidara iliştirilmiş yandaş medya” bu telâş ve tehevvürle canhıraş çırpınıyor, her türlü medyatik bühtanda bulunuyor; kara propagandalarla bu komplonun dehşet senaryoları sahneleniyor.
YİNE MEŞRU SİYASET VE MECLİS DIŞLANARAK…
Görünen o ki özellikle partiyi kapatmanın hem içeride, hem dışarıda büyük mâliyetlerinin olacağı ve siyaseten ters tepeceğinin görülmesi üzerine şimdi de bu partide ikilik meydana getirtmenin hesabı yapılıyor.
Aslında Meclis’te grubu bulunan bir partinin (eski) genel başkanının -şâyet suçu varsa- yargıya hesâbını vermesi gerekirken, Cumhurbaşkanı’nın âdeta bir “mafya devleti” jargonuyla “terörist başına hesap vereceği” tehdit ve şantajı iktidardakilerin içine düştüğü paniği ele veriyor.
Özetle, devlet - istihbarat görevlilerini terör örgütü başıyla görüştüren, Kandil ve Avrupa’daki terör örgütü elebaşlarıyla müzâkereler ve arabuluculukla “çözüm süreci”ni zehirleten siyasi iktidar, yine meşru siyaseti ve Meclis’i devre dışı bıraktırma peşinde. Terör örgütü ve terörist başı üzerinden siyasi rantla oy devşirmeye uğraşıyor..
Ancak Demirtaş’ın daha baştan “Partime, hukuka, TBMM’ye ve millete hesap veririm!” cevabıyla bu akıbetsiz uyduruk oyunun da bozulduğu görülüyor.