"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İşçiye ücreti vaktinde ve tam ödenmeli

01 Temmuz 2021, Perşembe 00:29
bir hadisinde, “Üç zümre vardır ki, kıyamet gününde ben onların hasmı olacağım” buyuran Peygamber Efendimiz (asm), bunlardan birinin, bir kimseyi yanında ücretli çalıştırıp, ücretini ödemeyen kişi olduğunu söylemektedir.

DİZİ: İSLÂM EKONOMİSİNİN İŞÇİYE VE İŞVERENE BAKIŞ AÇISI - 4
KÜBRA ÜNÜVAR

3.1.1.2. Ücret Ödeme

Yapılan iş akdinin en önemli esaslarından olan ücret, işçinin emeğine karşılık olarak aksatılmaması gereken bir husustur. Peygamber Efendimiz (asm), şöyle buyurmuştur: “Alnının teri kurumadan çalışana ücretini ödeyiniz.” 27 Bu hadisten anlaşılıyor ki İslâm Ekonomisi, ücretin ödenmesi hususunda son derece hassas davranmaktadır. Yine Peygamber Efendimiz (asm) bir hadisinde, “Üç zümre vardır ki, kıyamet gününde ben onların hasmı olacağım” diyerek bunlardan birinin bir kimseyi yanında ücretli çalıştırıp, ücretini ödemeyen kişi olduğunu söylemektedir. 28 

Ücretin belirlenmesinde, hayat şartlarının göz önünde bulundurulması, yeterlilik prensibini doğurmuştur. İslâm’ın tarihi sürecinde ücret ve maaşlar belirlenirken hep bu kaideye riayet edilmiştir. Maaşların yeterliliği prensibi her kesimdeki memur ve işçiye uygulanmıştır. 

Devlet başkanı halkın geçim şartlarını iyiye götürmeli, bolluk içinde (israfa kaçmadan) ve ferahla yaşamalarını sağlamalıdır.

Devletin geliri arttıkça memur ve işçilerine de o nisbette daha fazla ödemelerde bulunmalıdır. 

Hz. Ömer bir gün halka: ‘‘Bana düşen vazife sizin maaş ve erzaklarınızı çoğaltmaktır’’ 29 demiştir.

Günümüz iş ekonomisinde de ücretin, hayat pahalılığına göre tesbitine çalışılmaktadır. Tüketici fiyat endekslerindeki yükselişler ücretleri olumsuz yönde etkilediğinden ücretlerin yükseltilmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Fiyat endekslerindeki temel artışlar oranında ücretlerin de arttırılması temel ilke olarak benimsenmektedir. Böyle bir uygulamanın gerçekleşebilmesi için güçlü bir sendikacılık şarttır. Değilse maliyetlere olumsuz etkisi olacağı ve fiyatları arttıracağı düşüncülerine kapılan işverenler, bu tür ücret usûlüne yanaşmayacaktır. Hayat pahalılığına göre belirlenen ücret enflasyondan etkilenmemiş olmaktadır. İşçinin ailesiyle birlikte insanca yaşamasını sağlayabilmek için her çeşit ücrete, enflasyon oranı kadar zam ve artış yapma temel şarttır. Genellikle hükümet, çıkaracağı mevzuata göre bunu ayarlamaktadır. İşçiye ödenecek olan ücretin takdirinde esas olan menfaattir. İşçiden elde edilen menfaatin artması ile ücretin de artması gerekir. İslâm Fakihlerinin ücretin belli olması kadar menfaatin bilinmesine de önem vermeleri ve bunu akdin sıhhati için şart görmeleri bu açıdan anlamlıdır. 30

Diğer bir husus ise işçiye ücretini zamanında ve tam ödenmesidir. Ücretin ne zaman ödeneceğini işçi ve işveren kendi aralarında belirledikleri zaman diliminde ya da başka şekillerde de olabilmektedir. Ücret konusuna ilk giriş yaparken söylediğimiz hadis bu durumun öneminden bahsetmektedir. İslâm eşit işe eşit (eşit değerde olmayan çalışmaya değil) ücreti şart koşmaktadır. İslâm her çalışmanın -yanlış ya da doğruödüllendirilmesi ve cezalandırılması ve çalışma karşılığında verilecek ücretin kadın ve erkek, beyaz ve siyah arasında farklılaştırılmaması ve ırk, din, köken dil ve etnik tabanlı herhangi bir ayırıma izin verilmemesi görüşündedir. Cenab-ı Hak Âli İmrân Sûresi 195. âyette “Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim” buyurmaktadır. Yine Hûd Sûresi 15. âyette ise, “Onlara çalışmalarının bedelini ödeyeceğiz ve onlar bir eksikliğe uğratılmazlar” ifadesi de bu doğrultuda değerlendirilmektedir.31

İşçi, sözleşmede geçen ya da belirlenen süre içinde çalışmak ile mükelleftir.

Günde sekiz saat çalışması kararlaştırılmış ise, verilecek ücret bu süre karşılığı olur.

Eğer bu süreden fazla çalıştırılırsa anlaşmaya göre fazla çalışma ücreti alma hakkı doğar. Yine işçiye normal çalışmanın üstünde görevler verilirse, bunun da para olarak değerlendirilmesi gerekir. Peygamber (asm) bu konuyla ilgili olarak şöyle buyurmuştur; ‘‘Onlara külfet yüklediğinizde yardım edin.’’ 32 Hadisten de anlaşılacağı üzere külfet fazla çalışmaya işaret etmektedir. İslâm ekonomisinde verimli bir üretim için ilâve külfetler daima ilâve haklar doğurmaktadır. 

İşveren tarafından işçiye özel sebepler ve olaylara -dinî bayramlar, doğum, evlenme gibi-bağlı ve işçinin işi ve disiplinli çalışmasının bir karşılığı olarak kendisine ek ücret verilebilir. Günümüz hukukunda ikramiye olarak ifade edilen uygulama Mecellenin 567. maddesinde de yer almıştır; ‘‘Ücretlilere, hariçten verilmiş olan bahşiş, ücrete mahsup edilemez. İşverenin ücreti tam olarak ödemesi lâzımdır.”

3.1.1.3. İşçiye Çalışma Süresi ve Dinlenme Hakkı Tanınması 

İslâm dininde işçinin çalışma süresini belirleyen net bir hüküm geçmemektedir, fakat bize verilen âyet ve hadislerden bunlar anlaşılmaktadır. Meselâ; Bakara 286. âyette “Allah hiçbir kuluna gücünün üstünde bir yük yüklemez.’’ 

Hz. Peygamber (asm) ise şöyle söylemiştir: ‘‘Rabbinin senin üzerinde hakkı vardır. Bedeninin senin üzerinde hakkı vardır. Herkesin hakkını ver.” 33 diyerek, işverenin bu hususta işçiye nasıl davranması gerektiği açıkça ifade edilmiştir. İşçinin insan olması hasebiyle çalışma sınırı sınırlıdır. O halde çalışma süresi uzun tutulmamalıdır ve vazifelerini hakkıyla yerine getirmesi için kendisine yeterli izin süresi verilmelidir. İş saatlerinin gereğinden fazla uzun tutulmasının yorgunluğa sebep olacağı, bunun da verimliliği düşüreceği de unutulmamalıdır. 34 Mecelle’nin 465. maddesi de bu doğrultuda düzenlenmiştir; ‘‘Bir kimse bir gün işlemek üzere bir işçiyi tuttuğu zaman, güneş doğmasından ikindiye yahut güneşin batmasına kadar çalışır. Çalışma hususunda o memleketin örfüne göre çalışır. Fakat taraflar çalışmanın başlangıç ve bitimi için vakit tayininde anlaşırlarsa bu anlaşmalara göre çalışılır.’’

Özellikle günümüzde hayat şartlarının zorluğu, fazla nüfusa bakma, borç ödeme gibi zaruretler işçiyi fazla çalışmaya; sınırının üstünde çalışma süresine razı olmaya zorlamaktadır. Çalışma süresini belirlemede taraflar serbest bırakılmışlarsa da bu gibi durumlarda İslâm’ın belirlediği çizgiler dışına çıkmamak hem işçi hem de işveren için sağlıklı bir ortam oluşturacaktır. İş Kanunumuzda da işçiyi koruyucu nitelikte düzenlemeye gidilmiş, işçinin çalışma süresine sınır koyulmuştur. İşçinin dinlenmesini sağlamak, diğer ihtiyaçlarını gidermek amacıyla; haftalık ve günlük çalışma süreleri kanunla sınırlandırılmış ve işçinin bu süreler üzerinde çalıştırılması yasaklanmıştır. 35

3.1.1.4. İşçinin Sosyal Güvenlik Hakkının Korunması

İşçinin sosyal güvenlik hakkı; onun ekonomik ve sosyal durumunu düzeltmeyi, çalışma şartlarını düzeltmeyi ve iyileştirmeyi, sağlık imkânlarının sağlanmasını amaç edinir. İslâm çalışma hayatında işçi ve işvereni kardeş olarak kabul ederek, devlete ve işverene işçinin himaye ve gözetilmesini tavsiye etmiştir. Ve bunları da; zekât, hasen, ahilik gibi müesseselerle gerçekleştirmiştir.

İslâm dininde işçinin beden ve ruh sağlığını korumak devletin güvencesine verilmiştir. Devlet sağlık kurumlarını inşa etmek ve onları işletmek ile görevlidir.

Devletin, vatandaşların sağlığını korumada yeteri kadar eleman ve malzeme temin etmesi ve hizmet vermesi zorunludur. İslâm sosyal güvenliğin finansmanını sağlarken, “nisâb” a yani bir zenginliğe sahip olmayan fertlerden sosyal güvenlik için herhangi bir prim ve kesinti almaz. Sosyal güvenlik harcamalarını karşılayanlar tamamen zenginlerdir. Günümüze baktığımızda bu durumun tam tersi görülmektedir. Sosyal sigorta primi olarak işçiden temin edilen ücretin İslâm’ın sosyal adalet ilkesine ters düştüğünü söylemekte fayda olacaktır.

Türk İş Kanunu’nda ise; Her işverenin işyerinde işçinin sağlığını ve güvenliğini koruyacak tedbirleri alması gerektiği, işverenlerin iş kazalarına karşı gereken bütün tedbirleri alarak işçileri de uyarmaları gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca küçük olan işçilerin bazı ağır işlerde ve gece çalıştırılamayacağı, hamile kadın işçilerin doğumdan önce ve doğumdan sonra altışar hafta çalıştırılamayacağı hükme bağlanmış, ağır ve tehlikeli işler için de koruyucu tedbirler alınmıştır. 36

Günümüzde alınan tedbirler işçiyi ilk anda korumaya yönelik tedbirlerdir.

İslâm’ın sosyal güvenlik anlayışı çok daha geniş ve insancıldır. İşçiyi sadece çalışma hayatının unsuru olarak değil, onu toplumun ferdi olarak görmüş ve her türlü riske karşı korumayı âyet ve hadislerle işverene ve devlete göstermiştir. İşverenin ve devletin işçiye karşı sayılan bu hakları vermesi dışında sendika kurma hakkı, ibadet hakkı, taşıt sağlama hakkı, grev ve lokavt hakkı, işten ayrıldıktan sonra oluşan haklar, işçiye gerekli malzemeyi temin etme gibi vazifeleri de bulunmaktadır.

Özetle ücret konusuna bakıldığında işveren ve devlet beraber, İslâm’ın belirlediği hususları dikkate alarak işçiye bu hususta yardımcı olmalıdırlar.

3.2. İslam’da İşçi

İşveren ve devlet kadar işçinin de sorumlulukları bulunmaktadır. 

Buna göre : İslâm, işçilere, işlerini dürüstçe yapmalarını ve iş sözleşmesinde kabul edilen iş zamanlamasına bağlı kalmasını emretmiştir. Yine İslâm’a göre, İşçi işini kendi yapmalı, mesai saatleri içinde devamlı çalışmalı ve işi sağlam ve iyi yapmalı ve işyerini, âlet ve malzemeyi emanet bilmelidir. İslâmî perspektiften çalışma ferdin sakınabileceği tercihe dayalı bir olay olmayıp bir zorunluluktur. İşçilerin görevlerini yerine getirirken yeteneklerini en iyi şekilde gösterme gayreti içerisinde olması gerektiği ifade edilmiştir. Sıkı çalışma manevî başarıya denktir; çalışmayı gerçekleştirmek için zihnî ve bedenî kapasiteye sahip bütün fertler için bir görev olarak görülmektedir. Âli İmran Sûresi 148. âyette, “Allah onlara dünya nimetlerini de ahiret nimetlerini de fazlasıyla verdi. Allah işlerini iyi yapanları sever” buyruldu.

Peygamberimiz Hz. Muhammed de (asm), “Hiç kimse el emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir” 37 buyurmaktadır. Bir işçinin işverenin mülkünü yanlış kullanması ve emanete hıyanet etmesi yasaklanmıştır. Garanti edilmiş ücret miktarları dışında herhangi bir şeye el koyma ister sahtekârlık olsun isterse hırsızlık olsun İslâm’da kesinlikle haram sayılmıştır. Çalışma materyalleri işçinin ellerine emanet edilmektedir. Dolayısıyla işçi çalışma materyallerine ihtimam göstermelidir. 38

SONUÇ

Ekonomi denilince akla gelen ilk kavram insan olmaktadır. Ve insan bu kâinata eşref-i mahlûk suretiyle gönderilmiştir. Bu sebeple insana düşen yaratılış gayesine uygun olarak bu dünyadaki faaliyetlerini yerine getirmesidir. Yerine getirilecek faaliyetler ise İslâm eksenli olmalıdır. Çünkü kâinattaki en yüksek hakikat iman ve İslâm’dır. İslâm ise toplumsal, sosyal, ekonomi gibi bütün alanlarda söz sahibi olarak insanlara en güzel davranışı öğretmiştir. Bu öğretiş ekonomi alanında da ön plana çıkmaktadır. İnsanın ‘Müslüman’ vasfı gereği alın teri ile çalışıp, üretim yapmasını teşvik eden İslâm, bu çalışma ve üretim esnasında bazı esaslar, nâslar belirlemiştir. Çalışma hayatından, yapılan sözleşmelere kadar insanın mutluluğu ve refahı için herkesin hakkı tayin edilmiştir. İslâm, işçi ve işverenin birbirini istismar etmesini önlemek ve taraflar arasındaki ilişkileri dinç ve sağlam tutmak için bazı şartlar ortaya koymuştur ve ancak bu şartlara uyulduğunda sağlam bir çalışma hayatı ortaya çıkacaktır. İslâm hem işçiye, hem işverene, hem de devlete sorumluluk yükleyerek birbirlerinin üzerinden geçinme durumunu ortadan kaldırmaya çalışmıştır.

Yardımlaşma, hakkı olana hakkını verme, iş bilinci oluşturma gibi esaslar çalışma ortamının esas kısımlarını oluşturur. Bakıldığında bütün İslâm Ülkeleri’nde genellikle Batıdan alınan hukuk sistemleri işlenmektedir. Halbuki problemlerin çözümü ancak İslâm’ın ortaya koyduğu naslar ile çözülebilecektir. Sonuç olarak bakıldığında işçinin kendi vasıflarını, işverenin kendi vasıflarını İslâm çerçevesine oturtarak yeniden oluşturması gerekmektedir. Türkiye’deki ekonomik sistemin düzelmesi de buna bağlıdır.

—SON—

Dipnotlar:

27- Sübülû’s-selâm, c. 3, 5. 11.

28- Bilgiç, a.g.e. s. 281.

29- Ebû-Yusuf, Kitabu’l- Harac, s. 127.

30- Akcan, a.g.t. s. 65-67.

31- Murat vd., a.g.m. s. 1041.

32- Buhari ve Müslim’den rivayet ediliyor.

33- Buhari, Edeb, 33.

34- Akcan, a.g.t. s.78.

35- Akcan, a.g.t. s. 79.

36- İ. K. Madde: 67-70-73-80-81.

37- Buhârî, Büyû’ 15, Enbiyâ 37

38- Murat vd., s.1039.

Okunma Sayısı: 2705
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mahmut AVCI

    1.7.2021 11:34:25

    Kübra Hanım Allah razı olsun yazı dizinizdeki bilgilerden istifade ettik. Bundan sonraki yeni yazı dizilerinizde de başarılar dileriz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı