ABDURRAHMAN ÖNBAŞ - S. ALP ÖZCAN
1. Suçsuzluğun mahkemesi, Afyon duruşmaları
Risale-i Nur hizmeti, 1940’lı yılların ortalarından itibaren Anadolu’nun dört bir yanında yayılmaya başlamıştı. Her geçen gün daha fazla insan Kur’ân hakikatleriyle buluşuyor, imanını kuvvetlendiriyordu. Fakat bu manevî inkişaf, bazı çevreleri rahatsız etti. Devletten bağımsız, halkın gönlünde karşılık bulan bu hareket, dönemin resmî anlayışı tarafından potansiyel bir tehdit olarak görülüyordu. Bu sebeple, Üstad Bediüzzaman ve talebeleri yeniden mahkemeye sevk edildi.
Suçlama çok tanıdıktı: Risale-i Nur’lar üzerinden bir cemiyet kurmak ve halkı yönlendirmek. Hâlbuki ortada ne bir siyasî hedef, ne de maddî bir teşkilâtlanma yoktu.
Yargılama süreci, zorlu ve sancılı geçti. Üstad yaşlıydı, hasta idi; fakat ruhu dimdik ayaktaydı. Talebeleriyle birlikte Afyon Cezaevi’ne sevk edildiğinde, asıl derdi bedenî sıkıntılar değil, hizmetin selâmetiydi. Mahkeme süresince Risaleler incelendi, çeşitli uzmanlara gönderildi. Doğrudan bir suç unsuru bulunmamasına rağmen, Üstad’a ve bazı talebelerine hapis cezası verildi. Böylece Bediüzzaman, bir kez daha zindanda tefekkür ve sabırla yoğrulacağı bir döneme adım attı.

2. Afyon Zindanı; ihlâs, sükût ve direnişin tezahürü
Afyon Cezaevi, Üstad için üçüncü büyük hapis tecrübesiydi. Fakat onun nazarında zindanlar bir ceza değil, bir çeşit hizmet durağıydı. Tıpkı daha önceki mahpusluklarında olduğu gibi, burası da kısa sürede bir “Medrese-i Yusufîye”ye dönüştü.
Üstad’ın kaldığı koğuş oldukça dardı. Güneş ışığı görmeyen, havasız, rutubetli bir mekândı. Hastalığı ilerlemiş, gözlerinden rahatsızlığı artmıştı. Fakat o, bu zorlukları dile getirmedi. Şikâyet etmedi. Gelen talebelerine daima sabrı ve ihlâsı telkin etti.
Koğuş arkadaşları onun halinden etkileniyordu. Sadece sözleriyle değil, hâl ve tavrıyla da bir örneklik teşkil ediyordu. Kimi mahkûmlar namaza başladı, kimisi tövbe etti. Cezaevi, bir mektebe dönüşüyordu. Sükûnetiyle, vakar ve sabrıyla adeta sessiz bir direniş sergiliyordu.
Talebeleri dışarıda sürekli baskı görüyordu. Takipler, tehditler, sorgulamalar, vb. Fakat içerideki o dim dik duruş, dışarıdakilere de moral veriyordu. Çünkü “Üstad zindanda bile olsa ayakta duruyorsa, biz dışarıda daha fazla koşmalıyız” anlayışı yerleşiyordu zihinlerde.
3. Zindanda yoğunlaşan zulüm, bir gün otuz güne bedel!
Afyon hapsi, Üstad için sadece bir zorluk değil; aynı zamanda daha önce yaşadığı hiçbir hapisle kıyaslanamayacak derecede ağır bir dönemdi. Bu gerçeği kendisi Tarihçe-i Hayat’ta şu ifadeyle dile getirir:
“Denizli hapsinde bir ayda çektiği sıkıntıyı, Afyon'da bir günde çekmiştir. Kendisine, bütün bütün kanunsuz muameleler yapılmıştır.” 1

Bu cümle, Afyon’daki baskının boyutunu açıkça ortaya koyar. Üstad’ın koğuşu hem fizikî olarak dardı, hem de manen baskı altındaydı. Cezaevi idaresi, onun ziyaretlerini kısıtlıyor, yazışmalarını geciktiriyor, sağlık ihtiyaçlarını görmezden geliyordu. İhmaller ve kasıtlı ilgisizlikler onu zayıflatıyor, ama duruşunu değiştirmiyordu.
Yalnızlık bu dönemde en ağır şekliyle hissedildi. Talebeleriyle iletişim zorlaştı. Geceleri uykusuzluk, gündüzleri göz ağrısı ve halsizlik içinde geçti. Ama o, bu hâllerini dert edinmiyor; derdini davasına katarak sabırla yoluna devam ediyordu. Bu sabır ve metanet, sadece içerideki arkadaşlarına değil, dışarıdaki Nur talebelerine de örnek oldu. Afyon, onun davasına olan sadakatini gösterdiği ve “müsbet hareket’ i” fiilen yaşadığı bir dönemeçtir.
Velhasıl,
Afyon hayatı, Bediüzzaman Said Nursî’nin şikâyetsizliği, sabrı ve müsbet hareketi yaşadığı en zorlu imtihanlardan biridir. Haksız yargılamalara rağmen ne devlete kırılmış, ne de millete küsmüştür. Her daim hizmet çizgisini korumuş, nefrete karşı şefkatle, baskıya karşı metanetle cevap vermiştir.
Cezaevi günleri onun için bir durak değil, bir inkişaf noktası olmuştur. Orada da hizmet durmuş değil; aksine kalpten kalbe, gözden göze aktarılan bir nur hâline gelmiştir.
Afyon’un taş duvarları, onun sabrıyla sarsılmış, susturulmak istenen sesi, sessizliğiyle haykırmıştır. Bugün hâlâ o sessiz direniş, Risale-i Nur’un ruhunu taşıyan gönüllerde yankı bulmaktadır.
Dipnot:
1- Tarihçe Hayat, Afyon Hayatı.