"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Çocuğum dersanede kalmak istemiyor” (2)

Ahmet DURSUN
20 Ağustos 2025, Çarşamba
“Sokağa atacak tek bir çocuğumuz bile yok!” Hayatı, sokağı doğru okuyan idealist eğitimcilerin temel felsefesini ifade eden bir yaklaşımdır bu.

Tahammülü zor tavır, disiplin dışı davranış ve sözler karşısında dahi onları geldikleri yere gönderme, günahın kol gezdiği sokaklara salma kolaycılığına kaçmadan sabır ve şefkatle o çocuğu koruma-kollama refleksi ve idealizmi…  Bu anlayışa ve olgunluğa sahip olmayanların uzak durması gereken bir alandır eğitimcilik. 

Dersanelerimizden söz ediyoruz. Bizlere ne oluyor ki, sokakların daha da tehlikeli bir hal aldığı, iman kalesinin hücuma uğradığı, ahir zamanın tüm fitnebazlığını ustalıkla sergilediği bir zamanda çocuklarımızı içeri sokamıyoruz, içerdekileri tutamıyoruz. Hem nicelik, hem de nitelik olarak geleceğimiz tehlike içinde iken, büyük metropollerde dersanede kalan öğrenci sayımız o ildeki toplam üniversite öğrenci sayısına oranla yüz elli binde birlere; Anadolu’da yirmi-otuz binde birlere düşmüş iken “Bu iş nasip işi, Risale-i Nur müşteri aramaz” gibi bir kolaycılık ve vurdumduymazlığın içinde olmak nasıl bir eğitim ve hizmet anlayışıdır? “Karşımda müthiş bir yangın var. İçimde evlâdım yanıyor, imanın tutuşmuş yanıyor, o yangını söndürmeye ve imanımı kurtarmaya koşuyorum” diye feryat eden Üstadımızın canhıraşane koşuşturmaları, ism-i Hakîm ve ism-i Rahim’e mazhar olan Risale-i Nur’un bu dehşet asrında müşteri aramaya matuf olduğu dersini de bizlere vermiyor mu?

Çocuklarımızın dehrin yıkıcı hadisatından muhafaza edilebilmesi, Risale-i Nur dairesinde kalabilmesi, gençlerimizin İslâm’ın bahadır evlâtlarından biri olarak yetiştirilebilmesi, onların varlığın anlamını kavrayabilecekleri eserler olan Risale-i Nur’la ve Bediüzzaman’ın fikir dünyasıyla ve onun insanlığa saadet sunan gelecek tasavvuru ve vizyonuyla tanıştırılmasıyla yakından ilgilidir. Bu da doğru eğitimci, doğru yöntem, doğru iletişim biçimleri ve “çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların yaşayacağı çağa göre yetiştirin” diyen Hz. Ali’ye atfen zamanı doğru okuyabilen doğru bir sistemle mümkündür. Çocuklarımızın eğitimi ve gençlerimizin hizmete kazandırılması meselesi, neyle mücadele ettiğimizi kavrayamayan, çağımızın gereklerini ve gerçeklerini okuyamayan, gençlerin zihin ve gönül dünyasında hangi fırtınalarına estiğini az çok sezemeyen, hangi tehlikelerle karşı karşıya olduğumuzun idrakinden uzak olanlara teslim edilemeyecek kadar önemlidir.

Kalıpların içinde boğulmak, fikr-i sabite ile hiç değişmeyecek kalıplar içinde kalakalmak büyük bir problemdir. Anne babalar hem üzgün, hem de kızgın. Kendi çocuklarımızı ihmal edişimizden ve çocuklarımızın ihmal edilişinden kaynaklanan bir üzüntü ve kızgınlık bu. Paşa olsun diye çocukları hafızlık mektebinden almak zaten işin en kolay tarafıydı, çocukların da işine gelirdi; lâkin nasıl olur da izahı mümkün olmayan gerekçelerle bunu biz teklif edebiliriz?

Bu bağlamda, cehaletle mücadele, mana-i harfî yaklaşımını esas alan bir eğitim yaklaşımın hayata geçirilebilmesi, Medresetüzzehra’nın öncülüğüne soyunmuş bir Nur talebesi olabilme iddiası, klasik kalıpları ortadan kaldıran tam bir yüzleşmeyi ve güncellemeyi zorunlu kılmaktadır. Hepimizi vebal altında bırakan bu sorumluluğu üstlenme makamındakilerin dikkatine! 

Bu noktada temel sorulardan biri şudur: İşimiz dersane şartlarına birebir uygun, bir dediğimizi iki etmeyecek, problemsiz, eline vurduğunda ekmeğini alabileceğin uysallıkta, tam itaatkâr gençleri mi aramak yoksa bizlere emanet edilen bir gencin tüm şahsiyetini ve kimliğini muhafaza ederek Risale-i Nur’u içselleştirecek, onu hayatının bir parçası haline getirebilecek, kendi şahsiyeti ve kimliği ile değerlerimizi benimseyerek hayatının bir parçası haline getirebilecek fertler mi yetiştirmek? Kolektif bir yapı olarak varlık sebebimiz, gaye-i hayalimiz hangisine uygun acaba?

Okunma Sayısı: 5100
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HASAN DOĞAN

    21.8.2025 09:53:45

    Bu fetö ve halk partisi meselesi sakın hakkın,hakikatin peşinde olunduğunda ve zulme ve hukuksuzluğa dur dendiğinde önümüze çıkartılan bir manivela olmasın.Biz ne Halk partiliyiz ve ne de birilerinin ağızlarına sakız edip bir türlü çürümeyen fetö sakızının esiri elbette değiliz.Ama ne yazık ki bunu bir türlü anlatamadık yahu........

  • Salih baş

    20.8.2025 16:12:15

    Kendi bahçesinde çiçek yetiştirememiş olanlar karşı bahçenin toprağı altındaki tohuma bile öfkelidir.

  • Enes

    20.8.2025 12:19:44

    Fetöye yapılan taziye mesajından sonra gazete yönetimi tarafından göstetilen tavır müslüman vicdanlarda ve kamuoyunda olumlu karşılandı. Bizler fetönün savunmasını yapmaya memur değiliz. Kslın çizgilerle onlarla bir işimiz olmadığını sürekli vurgulamalıyız.

  • Enes

    20.8.2025 12:17:17

    Öncelikle Yeni Asya'nın fetö ve halk partisine destek oluyor algısını yok etmek gerekiyor. Yeni Asya halis iman hizmeti yaptığını, siyasetten uzak olduğunu insanlara göstermelidir. Ülkedeki bütün ehli sünnet içinde sadece bizim halk partisine destek veriyor imajımız bize en büyük zararı veriyor. Tabiki bu yandaş olacağımız anlamına gelmez. Bağımsız da olabiliriz. Ama sanki halk partisine eklemlendiğimiz algısı bizim için çok olumsuz bir imajdır. Halk partisinin mazisi ortada. Bu bütün müslüman camiaya bir ihanet olur. Bizi gözden düşürür. O yüzden siyasetle olan çizgimizi halk partisi safından ayırmalıyız.

  • Said Yüksekdağ

    20.8.2025 11:10:28

    Önemli bir mesele.. Ne yazık ki gençlerimize sahip çıkamıyoruz. Onları dershanede kalmayı bırak, derslere getiremiyoruz. Biribirimizle uğraşmaktan, hizmetlerimize mani olan fitne ve fesadlarla uğraşmaktan bunları düşünemiyoruz... İşimiz zor mes'uliyetimiz ağır. Rabbim yar ve yardımcımız olsun.

  • Resneli Niyazi

    20.8.2025 11:07:42

    (2) Yeni Asya Dershanesi'ne gelen üniversiteli gençlere, bu cemaatin farklılığını da anlatmak lazım değil mi? Özellikle Eski Said Dönemi risaleleri, Lahikaları vb. anlatmak lazım değil mi?

  • Resneli Niyazi

    20.8.2025 11:05:41

    Esas mesele(acizane bence) evlerde çocuklarımıza ders yapıp meşgul oluyor muyuz? İşin hakikatını evlatlarımıza benimsetiyor muyuz? Nur talebelerinin kendi çocukları dershanede kalıyor mu?

  • Arda Yıldız

    20.8.2025 10:50:00

    Öncelikle bazı özeleştirileri yapmamız gerekiyor. Bu acı gelebilir. Ama sorunu teşhis etmeden çözüm de bulunmaz. Bugün çeşitli cemaat ve tarikatlara baktığımız zaman yine de medreselerinde öğrencilerinin olduğunu görüyprum. Hatta öğrenciler örgün eğitimini açıktan okuyup, medresede dini eğitim alıyorlar. Demek öğrenci bir şekilde bulunabiliyor. O halde bizim dersanelerimiz neden boş kalıyor?

  • HASAN DOĞAN

    20.8.2025 10:41:34

    En büyük meselerden biri de 15-20 temmuz fitnesi sonrası tüm cemaatlerin gücün yanında hizalanıp haksızlık,hukuksuzluk ve zulme alkış tutması durumudur diye kanaat getiriyorum...

  • Mustafa Yalçın

    20.8.2025 10:14:52

    Elbette kollektif bir yapı. Eğitimin bir şartıda hem yaşıtlarıyla birlikte derse iştirakleri olsa gerek. Gençleri öncelikle kendileri için hazırlanacak dersanelerde motive ettikten sonra, umum derslere fasılalarla dahil etmeliyiz. Yanlış olan metod, nerdeyse 2 yaşına gelen çocuğu şimdiden alışsın diye derslere götürmeyi fazilet gibi algılıyoruz. Bizim kuşak bu hatayı malesef yaptı. Biraz aklı ermeye başlayınca, ilgisinin dışına çıkıyor böylelikle daha dersaneyede gelmiyorlar. Aslında öncelik gündemimiz bu olmalı.

  • S.topuz

    20.8.2025 03:06:01

    ..."Madem hakikat budur. Ve madem helâl dairesi keyfe kâfidir. Ve madem haram dairesindeki bir saat lezzet, bazen bir sene ve on sene hapis cezasını çektirir. Elbette gençlik nimetine bir şükür olarak, o tatlı nimeti iffette, istikamette sarfetmek lâzım ve elzemdir." Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, Asa-yı Musa - 22 - 😢🇹🇷🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙🕋😭😭😭🕊🕊🕊🌍🇪🇺🕋🇹🇷🇩🇪🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • S.topuz

    20.8.2025 02:49:37

    ..."Mesela, haram sevmekte bir kıskançlık elemi ve firak elemi ve mukabele görmemek elemi gibi birçok ârızalar ile o cüz'î lezzet,zehirli bir bal hük-müne geçer. Ve o gençliğin sû'-i istimali ile gelen hastalık-la hastahanelere ve taşkınlık-larıyla hapishanelere ve kalb ve ruhun gıdasızlık ve vazife-sizliğinden neş'et eden sıkın-tılarla meyhanelere, sefahet-hanelere veya mezaristana düşeceklerini bilmek istersen, git hastahanelerden ve hapis-hanelerden ve meyhanelerden ve kabristandan sor. Elbette ekseriyetle, gençlerin genç-liğinin sû'-i istimalinden ve taşkınlıklarından ve gayr-ı meşru keyiflerin cezası olarak gelen tokatlardan eyvahlar ve ağlamalar ve esefler işitecek-sin. Eğer istikamet dairesinde gitse, gençlik gayet şirin ve güzel bir nimet-i İlahiye ve tatlı ve kuvvetli bir vasıta-i hayrat olarak âhirette gayet parlak ve bâki bir gençlik ne-tice vereceğini, başta Kur'an olarak çok kat'î âyâtıyla bütün semavî kitablar ve fermanlar haber verip müjde ediyorlar." RN, Asa-yı Musa 22

  • S.topuz

    20.8.2025 02:43:20

    "Beşinci Mes'ele: Gençlik Reh-beri'nde izah edildiği gibi; gençlik hiç şübhe yok ki gide-cek.Yaz güze ve kışa yer ver-mesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyyetin-de, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Eğer o fâni ve geçici gençliğini iffetle hay-rata -istikamet dairesinde- sarfetse, onunla ebedî, bâki bir gençliği kazanacağını bü-tün semavî fermanlar müjde veriyorlar.Eğer sefahete sarf etse, nasılki bir dakika hiddet yüzünden bir katl, milyonlar dakika hapis cezasını çektirir. Öyle de gayr-ı meşru dairedeki gençlik keyifleri ve lezzetleri, âhiret mes'uliyetinden ve ka-bir azabından ve zevalinden gelen teessüflerden ve günah-lardan ve dünyevî mücazatla-rından başka, aynı lezzet için-de o lezzetten ziyade elemler olduğunu aklı başında her genç tecrübe ile tasdik eder. Mesela, haram sevmekte bir kıskançlık elemi,"... Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, Asa-yı Musa - 22

  • Bahadır Yılmaz

    20.8.2025 01:01:29

    Yıllar önce medresede kalırken liseli bir genç kısa süreli bizimle kaldı. Çocuğun sigarası var diye çok durmadan gönderildi. Biraz da yaşının gereği yaramazlıkları vardı ama o kadar. Gönderildikten sonra aynen son paragraftaki soruyu sorduk: “Medresede kendi isteğiyle kalan gence biz zaten ulaşmışız. Esas mesele dışarda böyle gençlere ulaşmaya çalışmak değil mi de biz ayağımıza gelen bu fırsatı böyle tepiyoruz.” Hali hazırda biz dışarıya ne söylüyoruz ve ne veriyoruz? Yoksa sadece kendimiz çalıp kendimiz mi oynuyoruz? Tesirimizi neden kaybettik? Üstadın iman hizmeti tüm siyasettin fevkindedir esasını mı göz ardı ettik ki fitnelerden azade olamadık…

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı