ABDURRAHMAN ÖNBAŞ - S. ALP ÖZCAN
5. Emirdağ’da günlük hayat ve disiplin
Üstad Said Nursî, Emirdağ’daki yıllarında çok sade ve disiplinli bir hayat yaşadı. Her sabah erken kalkar, namazlarını kılar, tefekküre zaman ayırırdı. Günde birkaç saat yazı işleriyle meşgul olur, kalan zamanını ya zikirle ya da gelen ziyaretçilere ayırırdı.
Yiyecek konusunda çok basit yaşar, genellikle birkaç lokmayla yetinirdi. Evinin hizmetini gören talebelerine hep ihlâs, sabır ve sebat nasihatinde bulunurdu. Emirdağ’da kaldığı süre boyunca hasta olmasına rağmen, hiçbir zaman hizmeti bırakmadı.
6. Afyon Mahkemesine gidiş
Üstad’a 1947 yılında yeni bir dava açıldı. Bu kez yine gerekçe; gizli cemiyet kurmak, halkı hükümet aleyhine çevirmek vb. Üstad, Isparta üzerinden Afyon’a götürüldü ve burada tutuklandı. Fakat Emirdağ’da geçen yılllar, Risale-i Nur hizmetinin temel kurumsal yapısının oturduğu dönem olarak kalacaktı.
Elbette, yazımıza uygun şekilde Emirdağ dönemini tamamlayacak iki yeni başlık daha ekliyorum. Bu başlıklar hem Üstad’ın o dönemdeki manevî derinliğini hem de hizmetteki sürekliliğini vurgulayacak şekilde kaleme alınmıştır. İşte yazımıza eklenecek olan 7. Ve 8. Bölümler:
7. Talebeleriyle manevî bağ ve tesanüd ruhu
Emirdağ yılları, Üstad Bediüzzaman ile Nur talebeleri arasında manevî bağın en güçlü biçimde hissedildiği dönemlerden biriydi. Fiziksel mesafeler, sıkı polis takipleri ve haberleşme zorlukları bu bağlılığı zedelemedi; bilakis kuvvetlendirdi. Emirdağ’dan gönderilen mektuplar, talebelerin hem gönül dünyasını hem de hizmet ufkunu aydınlatıyordu.
Bu dönemde mektuplara yalnızca cevaplar değil, aynı zamanda dualar ve hatıralar da eşlik ediyordu. Talebeler, Üstad’dan gelen bir satırı dahi bir hazine gibi görüp defalarca okuyor, yazılı nüshaları çoğaltıp kardeşleriyle paylaşıyordu. Üstad’ın da her bir talebesiyle ayrı ayrı ilgilenmesi, onların dertlerine manevî reçeteler sunması, Risale-i Nur cemaatinin tesanüd (dayanışma) ruhunu pekiştiriyordu. Emirdağ, bir yönüyle sadece bir sürgün yeri değil; kalplerin buluştuğu, ruhların bütünleştiği bir hizmet merkezi hâline geldi. Zaman ilerledikçe bu manevî bağ, yalnızca mektuplarla değil, kalpten kalbe akan bir nur seliyle kuvvetlendi.
8. Emirdağ’ın hizmet hafızası ve bugüne tesiri
Bugün geriye dönüp bakıldığında, Emirdağ yalnızca tarihte bir dönem değil; bir hizmet hafızası, bir sabır ve sebat sembolü olarak önümüzde durmaktadır. Üstad’ın burada inşa ettiği manevî disiplin, tesanüd anlayışı ve müspet hareket prensibi, bugünkü Nur talebeleri için hâlâ en sağlam rehberlerden biridir.
Emirdağ’daki o sade ev, ziyaretçilerine hâlâ Üstad’ın izlerini taşıyan bir hatıra mekânı olarak hizmet vermekte; o dönemde yazılan mektuplar, hâlâ elden ele dolaşmakta, derslerde okunmaktadır. O günlerin ağır şartlarında gösterilen dirayet ve sadakat, günümüz hizmet ortamında da birer ölçü hâline gelmiştir.
Nur hizmetinin sadece kitap yazmak ya da dağıtmakla sınırlı olmadığını; aynı zamanda bir hâl, tavır ve duruş meselesi olduğunu en net şekilde gösteren yerlerden biridir Emirdağ. Üstad’ın “hizmeti kudsî görüp ne olursa olsun terk etmemek” anlayışı, bugün her bir Nur talebesinin kalbinde yankılanmaktadır. Bu yönüyle Emirdağ, yalnız geçmişin değil, geleceğin de nurunu içinde taşımaktadır.
Velhasıl,
Emirdağ dönemi, Üstad’ın hem uzun süre kaldığı hem de hizmetin kurumsallaştığı ve müsbet hareketin şekillendiği en kritik yıllardır. Devlet gözetiminde, baskılar ve soruşturmalar arasında geçen bu dönem, onun kararlılığını, sabrını ve hizmet şuuru ile sistemli çalışmasını net şekilde göstermiştir.
Bugün Risale-i Nur’un yurt içi ve yurt dışı yayılışında, Emirdağ’da atılan sabırlı ve sağlam adımların çok büyük payı vardır. Emirdağ, dışarıdan küçük bir ilçe olarak görünse de, Nur hizmeti açısından bir merkez, bir mihenk taşı olmuştur.