"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çağımızın önemli bir hastalığı: Gurur

09 Kasım 2014, Pazar
Gurur, çağımız insanının en önemli hastalıklarından biridir.

Kendini biraz güçlü hissetmeye başlayan, biraz gücü ve itibarı artan, biraz cebi ve cüzdanı dolup mal mülk sahibi olmaya başlayan, biraz makam mevki sahibi olup, biraz şan şöhret elde edenler hemen dünyevî değerlerin cazibesine kapılıp gurur hastalığına yakalanıveriyor ve kendini diğer insanlardan üstün görmeye başlıyor.
Zira çağımızda insanoğlunun kendine duyduğu güven zirveye ulaşmış ve beşeriyetin katettiği gelişmeler insan enesini adeta nemrutlaştırmaya başlamıştır. İnsanoğlu büyüklüğün sadece Allah’a mahsus olduğunu unutur ve büyüklük dâvâsına cüret eder olmuştur. Gurur hastalığı maneviyatı zayıf insanlara mahsus olmayıp, maalesef dindarlık iddiasındaki kişiler bile bu amansız hastalığa düçar olmaktadır.
Lügatta “kibir, aciz, kıymetsiz şeylere güvenip mağrur olmak, boş yere güvenmek ve kendini başkalarından üstün tutmak” anlamlarına gelen gurur, Kur’ân’da ve Hadis-i şeriflerde tel’in edilmiş ve insanlar şiddetle sakındırılmıştır. 
Cenâb-ı Hakk, Kur’ân-ı Kerîm’de:
 “Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerimden yüz çevirteceğim. Onlar bütün âyetleri görseler yine de inanmazlar; doğru yolu görseler, yol olarak benimsemezler… (el-A’râf, 7/146). “Allah büyüklük taslayanları sevmez” (en-Nahl, 16/23).
“Kim, Allah’a kulluktan, O’na ibadetten çekinir ve büyüklenirse, bilsin ki, (Allah) kıyamette herkesi huzurunda toplayacaktır” (en-Nisâ, 4/172).
“İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme; Allah, kendini beğenip övünen hiç kimseyi şüphesiz ki sevmez. Yürüyüşünde tabiî ol, sesini de alçalt.“ (Lokman, 31/18)
Peygamber Efendimiz de (asm): “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” buyurmuşlardır.
Bediüzzaman, gurur ile ilgili şöyle diyor:  “Evet, gurur ile insan maddî manevî kemalât ve mehâsinden mahrum kalır, insan eğer gurur saikasıyla başkasının kemalâtına tenezzül etmeyip kendi kemalâtını kâfi ve yüksek görürse, o nâkıstır. Böyle insanlar, mâlumat ve keşfiyatlarını daha yüksek görmekle, eslaf-ı izamın irşâdat keşfiyatlarından mahrum kalırlar. Ve efhama mâruz kalarak bütün bütün çizgiden çıkarlar. Hâlbuki eslaf-ı izâmın kırk günde yaptıkları bir keşfiyatı, bunlar kırk senede bulamazlar.”           (Mesnevî-i Nuriye, Katre)
Bediüzzaman’a göre, ”Zaaf gururun mâdenidir.” Zayıf insanlar açıklarını kapatmak için gurur ve kibire kapılırlar. Kibirli insanlara bakıldığı zaman çoğu sonradan görme oldukları ve sosyal hayatta işgal ettikleri makam ve mevkinin ehli olmadıkları anlaşılır.
“Büyük Görünme Küçülürsün! Ey enesi çifteli, kafası da kibirli! Şu mizanı bilmeli: Her adam için elbet cem’iyet-i beşerde, içtimaî binada, görmek görünmek için şu mertebe denilen bir penceresi var. Ger pencere, kamet-i kıymetinden yüksekse, tekebbürle tetâvül edecek, uzanacak. Ger pencere, kamet-i himmetinden alçaksa, tevazu’la tekavvüs edecek, eğilecek. Kâmillerde, büyüklük mikyasıdır küçüklük. Nâkıslarda, küçüklük mizanıdır büyüklük…” (Lemaat)
İnsan ruhunu çeşitli tezahürleriyle körelten zararlarına Kur’ân-ı Kerîm’in genişçe bir açıdan baktığı kibir, maddî hayatta zararın ve kaybın sebebidir. Kibir örneklerinde gördüğümüz gibi büyüklenenler henüz dünyada iken, hareketlerinin cezasını çekerek helâk olmuşlardır.
Bediüzzaman, Risale-i Nur‘da insanı gurur hastalığına yakalanmaktan veya aşağılık kompleksine kapılmaktan kurtaracak çok sağlam bir ölçü veriyor:
“Ey insan! Kur’ân’ın desâtirindendir ki, Cenâb-ı Hakk’ın mâsivasından hiçbir şeyi ona taabbüd edecek bir derecede kendinden büyük zannetme. Hem sen kendini hiçbir şeyden tekebbür edecek derecede büyük tutma. Çünki mahlûkat, Mâbudiyetten uzaklık noktasında müsavi oldukları gibi, mahlûkîyet nisbetinde de birdirler.” (Lem’alar, 17. Lem’a)
Bediüzzaman Hazretleri’nin şu veciz sözü ile bitirmek istiyorum. “Evet, nefsini beğenen ve nefsine itimad eden bedbahttır. Nefsinin ayıbını gören bahtiyardır. Tam toprak gibi mahviyet ve terk-i enaniyet ve tevazu-u mutlakta bulunmak şarttır.“ (Hizmet Rehberi)

Rüstem GARZANLI / [email protected]

Okunma Sayısı: 3269
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı