"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hayat umutlarınız hiç tükenmesin!

04 Ocak 2015, Pazar
Elimdeki gazetenin sayfalarını çevirirken sanki aradığım bir şeyin orda olduğu hissiyatı vardı içimde. Evet, o sayfa hâlâ gözümün önünde. Gazeteye baktım baktım dişlerimi sıkarak “ya benim Sena’m olsaydı” diye gözyaşlarımı bıraktım… Belki de bundan öncede böyle yazılar okumuştum. Sanırım annelik duygusu ile isim benzerliği bana o an insanlığımı hatırlatıyordu…

9 yaşında adı Sena olan bir kız çocuğu lösemi hastalığına yakalanmış ve kök hücre verici aranıyordu. Alman ilik bankası bir kampanya düzenlemişti. Benim kızımın adı da Sena ve 9 yaşındaydı. Evet, o an Sena’nın annesi geldi gözümün önüne yüreğim sızladı boğazım düğümlendi sanırım çaresiz bir anneyi başka bir anne anlayabilirdi.

Nasıl duyarsız kalabilir kucağında evlâdı olan bir anne, ya da yüreğinde merhamet taşıyan bir kul...

Parmaklarım gözyaşlarımı silerken: “Ben de bir şeyler yapmalıydım” diye tekrar ediyordum.. Bizim yaşadığımız şehirde değildi. Aramızda yaklaşık sekiz saatlik bir yol vardı. Ama bu sorun olmamalıydı duramazdım. Hemen gazeteyi aradım. Kaç dakika yalvardım bilmiyorum Sena’nın babasının telefonuna ulaşmak için, gazeteci vermek istemedi, fakat bir annenin ısrarına cevapsız kalamazdı (yalnızca isteğimin yardım etmek olduğu kanısına varmıştı.) Bir çaresiz babayla konuşmak kolay mıydı?

“Efendim ben Berlin’den arıyorum, Sena için ne yapabilirim” dedim.

Duyduğum hıçkırık sesleriydi.

“Tamam, efendim sadece duâ ile kalmayacağım bunu bilin ve Allaha emanet olun” deyip Alman İlik Bankasıyla hemen irtibat kurdum.

Bu kampanya Berlin’de mutlaka olmalıydı ne kadar kök hücre bulunursa o kadar şansı vardı Sena’ların....

Çevremi ayaklandırmıştım, herkes demek ki birilerinin ön ayak olmasını bekliyorlarmış diye içimden geçirdim koşuşturan dostlarıma bakınca.

Üç büyük kampanya yapıldı. Hepimiz mutluyduk, ama yüreklerimiz ağlıyordu, neden mi?

Tanımamıştım, ama o bir çocuktu, o bir evlâttı, evet henüz 9 yaşındaydı ve Sena’yı Yaradanına uğurlamıştı ailesi. Sena cennette şimdi...

Eşim bu haberi bana söylerken, karşımda ağlayan bir baba olduğunu görmüştüm.. 

Nice insanlar bu hastalığın pençesinde yardım sever insanlardan gelecek olan bağışla “kök hücre uydu” müjdesini duymayı bekliyorlar... Neden bu kadar duyarsızız ki!

Oysa bizim vücudumuza bir zararı yok, vereceğimiz tükürük veya kan örneğimizle bir cana umut olabiliriz... 

Bir gün çok sevdiğim arkadaşım bana geldi “ablacığım benim kanımdan bir insana ilik uymuş aradılar, hâlâ vermeyi düşünüyor olabilir misiniz diye sordular? Ben korkuyorum nasıl alacaklar, canım acıyacak mı?” diye benimle duygularını paylaştı.

O an arkadaşıma, senin yerinde olmayı nasıl isterdim diye anlattım gözyaşlarımın eşliğinde, devam ettim “Ya senin evlâdın şu an ilik bekliyor olsaydı ve benim iliğim uymuş bende vermeye tereddütlü olsam sen ne yapardın” dedim.

“Ayaklarına kapanır yalvarırdım evlâdıma şifa ol ablam” diye

İşte canımız yanmadan anlamıyoruz değil mi?

Ne mi yaptı arkadaşım Yunanlı bir gence umut oldu elbette... Yıllar sonra (yani 2014) Alman İlik Bankası yine Berlin’de annesi Alman babası Endonezyalı bir genç için kampanya düzenlediler.

Tabiî ki bütün ailem ile yanlarındaydık. Onlara yardım etmeliydik. Haftalarca Berlin’in tek Türk radyosu anons etti internet sayfalarınızda yayınladık el broşürleri dağıttık.

Ne kadar acı, ne kadar büyük hüzün! Gelenlerin sayısı yüzü bulmadı. Eğer ucuz bir eşya satılsaydı sabahın erken saatlerinde sıraya girerdi insanlar. Satılan bir şey yoktu, ama gencecik umut dolu bir çift göz yollarınızı bekledi…

Umut ne demek bilir misiniz?

Beklemektir, sabırdır, heyecandır, unutmamaktır, sevinçtir, hüzündür, inanmaktır.

Yarın biz de umutla yollara bakabiliriz.

Her şey biz kullar içindir. Kapımızı vurmadan hastalık hüzün ya da çaresizlik, kendimizi onların yerine koyup bir saniye düşünelim. Hem sonra bizim de Allah’tan istemeye yüzümüz olsun...

Umutsuz yarınlar olmasın. Yaradan, Kur’ân’da bizlere buyuruyor: “Kim de (bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur.” (Maide, 32). Efendimizi (asm) dinleyelim bakın nasıl öğüt vermiş ümmetine: “Din kardeşinin bir işini yapana, melekler duâ eder. O işi yapmaya giderken, her adımı için bir günahı af olur ve kıyamette çeşitli nimetlere kavuşur.” [İbni Mace) “Duâsının kabul, kederinin yok olmasını isteyen, darda kalanı ferah andırsın!” [İbni Ebiddünya]  

Umuda yolcuyum, bilmem ki nefesim ne kadar uzun! Bugün bana uzatırsan elini, yarın  beraber gülümseriz.

Hayata umutlarınız hiç tükenmesin.

* * * 

TÜLAY DEMİRCAN KOYUNCU ([email protected])

Okunma Sayısı: 894
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı