Dünyadan, Nevşehir’den bir Adem Akdemir geçti. Ömrünü Risale-i Nur hizmetleri ile doldurmuş, okul yıllarında tanıştığı Nurculardan ve Yeni Asya camiasından kopmadan istikametle dolu dolu geçmiş bir ömür…
Nevşehir Belediyesinde emekli olana kadar yıllarca değişik kademelerinde görev yaptı, özelliklede “Zabıta Müdürü” olarak görev yapmıştı. Bazı mesleklerin yüzü soğuk, icrası zordur. Böyle mesleklerde hakkı, adalet ve memnuniyeti sağlamak da zordur. İcra edenlere hep bir ön yargı söz konusu olabilir. Adem Abiyi Nevşehir’de herkes “Zabıta Müdürü Adem” olarak tanır ve severdi.
Elinden her iş gelmesi, yaptığı işi en güzel şekilde yapmaya çalışması ve en güzelini yapması, tertipli, düzenli, çalışkan, kibar, saygılı, temizlikte titiz, yardımsever olması gibi şahsi meziyet ve sıfatları, herkese zor gelebilecek bu mesleği bi hakkın yerine getirmesini sağlamıştı. Kimseden kendisi hakkında olumsuz bir söz edilmediği gibi, herkes onu sevgiyle, saygıyla anmaktaydı.
Cenaze namazına yoğun bir katılım olması da yüreklerde bıraktığı sevgi damlacıklarının sele dönüşme haliydi. Ardından hazirun değil, tüm ahali ağladı. Sema bulut bulut rahmet olup yere indi.
Risale-i Nur sohbetlerini hiçbir şart altında bırakmazdı. Mahir olduğu bağ-bahçe işlerinin en yorucu zamanlarında bile nefsine prim vermez idi. En yorgun, bitkin anında bile ailesinin “Gitmesen mi ki” ikazlarını dinlemez. Hatta onları da gitmeye teşvik ederek hep beraber derslere azami devam ederlerdi. Ne mutlu Adem Abime ki; başta eşi Cemile abla olmak üzere iki kızı (Şule ve Zeynep) ve oğlu Mehmet kardeşim ile iki damadı (Cihan Cambaz, Rıdvan Kale) nur dairesinde cihadı manevide istihdam olunuyorlar. Ardından hayır defterini açık tutuyorlar.
Adem Ağabey, emekli olduktan sonra da hizmette birçok zorlu görevi üzerine aldı. Eksik kalan işleri tamamladı. Cemaatimizin her programına canla başla katılırdı. Meşveretleri organize etti. Hizmetin en zor en sıkıntılı işlerini tek başına, hiç kimseye bir yük yüklemeden, kendi şahsi işini öteleyip dershanenin işlerini önceliğine alan bir anlayışla, sitem etmeden, can özünden gelerek rıza-i ilahiye mazhar olmak niyetiyle yerine getirdi.
Tasavvuf ehli 63 yaşını geçtiği zaman şu kadar yaştayım demez, haddi aşalı, şu kadar yıl oldu; dermiş. Adem Abinin yaşını sorduğum yeğeni ehli hizmet genç kardeşim Yılmaz’ın; “63 yaşındaydı,” demesi beni çok etkiledi. Hatta bir Abimiz rüyasında Adem Abiyi görmüş. Rüyada ikisi de Adem Abinin öldüğünü biliyorlar. Abimiz Adem abiye “Abi seni orda kim karşıladı” diye soruyor. Hüsrev Altınbaşak karşıladı, diye cevaplıyor. Risale Nurlarda Hüsrev abi Gül Fabrikasının sahibi hitabına mazhar bir Abimizdi. Adem abimiz de “GÜLÜM” hitabıyla meşhurdu dostları içinde. En son vefatından üç gün önce hastanede ziyaret ettiğimde, kaşıkla ağzına su veren Cemile ablama 3. kez su vermesinden sonra yine “Yeter gülüm” demişti. Gül tasavvufta Efendimiz (asm) temsil ediyordu. Benim “GÜLÜM” de Gülistan’a gül yüzlü Hz. Peygamber Efendimizin yanına “GÜLÜM” diye diye, haddi aşmadan, sünnete uygun bir yaşta, nurlarla iştigal ede ede gitti. Dilerim, Rabbim “GÜLÜM: Âdem AKDEMİR” abimizin kabrini nur eylesin, mekânı Cennet, komşusu Hz. Peygamber Efendimiz ve Üstadımız olsun.