Zam yağmuruna karşı haklı tepkiler dile getirilirken bir noktayı daha hatırda tutmak lâzım: Bilhassa günümüzde israftan kaçmaya ve tasarruf kaidelerine göre yaşamaya büyük ihtiyaç vardır.
Elektrik lambaları için kullanılan “Lüzumsuz ise söndür” anlayışına, “İhtiyacın yoksa alma” prensibini de ilâve etmek gerekir. “Desinler, görsünler, beğensinler” gibi anlayışlarla zarurî ihtiyaç olmayan şeylere para vermek neticede israfa ve sıkıntılara sürüklenmeye sebep olur.
İktisatlı yaşamayı terk edip israfa sürüklenenlerin düşeceği durum, Risale-i Nur’da şöyle özetlenir: “Evet, iktisat etmeyen, zillete ve mânen dilenciliğe ve sefalete düşmeye namzettir. Bu zamanda isrâfâta medar olacak para çok pahalıdır. Mukabilinde bazan haysiyet, namus rüşvet alınıyor. Bazan mukaddesât-ı diniye mukabil alınıyor, sonra menhus bir para veriliyor. Demek, mânevî yüz lira zararla maddî yüz paralık bir mal alınır.” (Lem’alar, 19. Lem’a, s. 357)
Cemiyete örnek olunması bakımından en önce mütedeyyin insanların iktisatlı yaşaması icap eder. Başkalarına tasarruf çağrısı yapanların kendileri israf içinde yüzerse bu gayretin müsbet bir neticesi olabilir mi?
Türkiye’yi idare edenler de hutbe ve vaazlar vesilesiyle ara sıra ‘tasarruf edelim, israftan uzak duralım’ çağrıları yapıyorlar. Ancak idarecilerin kendileri tasarruf etmedikten sonra bu çağrılar millet nezdinde karşılık bulur mu? Hatta ve hatta, su ve elektrik gibi konularda israf içinde olan bir camide, “Aziz cemaat, israf etmeyelim, tasarrufa uyalım” şeklinde vaaz verilse tesirli olur mu?
Mesele israfla mücadele olduğuna göre bu hususta adım atması gereken ilk kuruluşlardan biri diyanet olmalı. Camilerden başlayarak israfa karşı bir tasarruf kampanyası başlatılamaz mı? İşin ehli olanlar hesabını yapabilir, ama her camide bir lamba söndürülse ortaya büyük bir kâr çıkmaz mı?
Esasında ara sıra dile getirilse de dikkate alınmayan bir teklifimiz vardır: İsraf büyük bir kayıp ve tasarruf çare ise; Türkiye’deki israfı sona erdirecek bir ‘bakanlık’ dahi kurulabilir. Bunun da ilk şartı, yeni kurulacak bakanlığın yeni bir israf kapısı olmamasıdır. Bunun bir yolu da, burada çalışacak olanların çoğunun ‘gönüllülük esası’na göre çalışmasıdır. Daha doğrusu, nerelerden nasıl tasarruf edilebilir diye kafa yormalı ve teklifler sunulmalıdır. Bu teklifleri değerlendiren bir ekip olmalı ve uygulamaya geçen teklifler sebebiyle teklif sahipleri ödüllendirilebilir.
Tasarruf edilebilecek bir kalem de, köylerdeki sokak lambalarıdır. Bilhassa kış aylarında tamamen boş olan köyler ve mahalleler olduğu halde, bütün sokak lambaları yanmaya devam ediyor. Bu, önlenebilir bir israf değil mi? Örnek isteyenlere, Çayeli, Senoz Vadisi’ndeki köyleri gösterebiliriz.
İstenirse devletteki ve milletteki israf önlenebilir vesselâm.