Ülkemizin hak hukuk ve adalet yolunu tercih edeceğiyle ilgili sözler verildiği bir zamanda yeniden ve ısrarlı bir şekilde “hukuksuzluk yolu”nun tercih edilmesi gerçekten çok garip bir durum.
Gerek Türkiye’yi idare edenler ve gerekse idare edilenler olarak şunu kesin olarak bilmeli ve görmeliyiz ki; hem ülkemizin hem de milletimizin umumi menfaati “hak, hukuk ve adalet yolu”nu tercih etmekten geçer. Bunun aksinde tercih edilen her yol hem millet hem de memleket için doğru değildir.
Geçen gün ülkemizde yine bir belediye başkanı görevden alındı, tutuklandı ve yerine o ilin valisi ‘kayyım/kayyum’ olarak tayin edildi. Resmi açıklamalara göre belediye başkanı eskiden teröre destek verdiği için hakkında dava açılan bir isimmiş ve bu sebeple görevden alınmış.
Elbette bu işlerde bildiğimiz ve bilmediğimiz meseleler, safhalar olabilir. Ancak ortada bir hakikat var: Devlet, iş yaparken yürürlükteki kanunlara uygun hareket etmek durumundadır. Bu uygunluk her kişi ve her kuruluş için geçerli olmalıdır. Kanunlara uyulmadan yapılan her işin sonu yanlış olur.
Büyük çoğunluk ve bilhassa mütedeyyin insanlar ‘resmi açıklama’ya bakarak hareket ediyor. Oysa yapılan işin hukuka uygun ve adil olup olmadığına bakmak icap etmez mi? Ayrıca bu işleri kişilerden bağımsız olarak düşünmeli ve her adımda “adil” olunmasını istemek gerekir.
Bakınız, Türkiye tarihi şahittir ki geçmişte bazı partiler değişik iddialarla kapatıldı. Sonrasında parti kapatmaların çare olmadığı görüldü ve parti kapatmak bizzat şu anki iktidar döneminde neredeyse imkânsız hale getirili. Peki, aynı siyasi irade o gün için “Partilerin kapatılması çare değil” derken bugün ya da yarın ne oluyor da tam tersini savunur hale geliyor? Aynı şekilde “mütedeyyin çoğunluk” niçin dün “kapatma çare değil” diyenleri desteklerken bugün “kapatmak çaredir” anlamına gelen kararları alkışlıyor? Böyle davranmak bile bile yanlışta ısrar etmek olmaz mı?
Olağanüstü hal anlayışını ‘olağan hale getirmek’ Türkiye’ye bir şey kazandırmaz. İktidar, alınan bu kararın şu an için kendi işene yaradığını düşünebilir. Fakat uzun dönemde bu ve benzeri kararlar ülkemizin ve milletimizin menfaatine değildir. Unutmamak gerekir ki bir dönem şu anki iktidar partisi aleyhinde de kapatma davaları açılmıştı. Yanlışı kim yaparsa ve kime karşı yaparsa yine yanlıştır. Kişilerden bağımsız olarak yapılan yanlışlara kararlı bir şekilde itiraz etmek hak, hukuk ve adalet anlayışının gereğidir.
Şunu da unutmayalım ki, yanlışlığı onlarca defa tescil edilen yanlışları yapmakta ısrar ederek ekonomik krizlerden de kurtulmak mümkün değildir. Hak, hukuk ve adalet yolunu tercihten başka yol yoktur vesselam.