Her zaman için ülke ve millet menfaatine olan sevindirici haberler duymak istesek de Türkiye ve dünya gerçekleri ‘üzücü haber’leri okumak mecburiyetinde bırakıyor.
İnsaf ehlinin sevinemeyeceği bir haber var karşımızda: “Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerde 31 Ocak 2023 itibarıyla toplam mahkum ve tutuklu sayısının en yüksek olduğu ülkeler içinde Türkiye (348.265) yine ilk sırayı aldı. Rapora göre, 100 bin kişi içinde 408 mahkum ile Türkiye Avrupa Konseyi ülkeleri içinde ilk sırada. Türkiye’yi sırasıyla Gürcistan (256), Azerbaycan (244), Moldova (242), Macaristan (211), Polonya (194), Slovakya (183) ve Arnavutluk (179) izliyor.” (tr.euronews.com, 6 Haziran 2024)
Haberde şu ayrıntılar da var: “Türkiye’yi bu sıralamada, İngiltere (3 cezaevi idaresinde toplam 90.964), Fransa (72.294), Polonya (71.228), Almanya (56.294) ve İtalya (56.127) izledi. 31 Ocak 2023 itibarıyla personel başına mahkum oranının en yüksek olduğu cezaevi idareleri sıralamasında ise Türkiye (4,5) yine ilk sırada. Bu klasmanda Türkiye’yi Kuzey Makedonya (2,7), Gürcistan (2,7), Sırbistan (2,6), Kıbrıs (2,6), Polonya (2,5), Moldova (2,5) oldu. 2,4), Yunanistan (2,4), İspanya (2,2) ve Macaristan (2,2) izledi. Nüfusu 500 binin üzerinde olan ülkelerde 2005’ten 2023’e cezaevlerindeki tutuklu ve mahkum sayısında en yüksek yüzde değişimi gösteren ülke yine Türkiye. Bu süre içinde Türkiye’de mahkum ve tutuklu sayısı yüzde 439 artış gösterdi.”
Gönül ister ki suç işleme nispeti her gün azalsın ve cezaevleri boş kalsın. Elbette Türkiye ve dünya şartlarında bu pek de mümkün olmayan bir talep. Fakat “mahkum ve tutuklu sayısının en yüksek olduğu ülke” olmak mecburiyetinde miyiz? Niçin bu meselenin “büyük dert”lerden biri olduğu düşünülmüyor? Yoksa bu tablo ile övünen ve “Bakın, cezaevlerimiz ağzına kadar dolu. Bizde suç işleyen karşılığını buluyor, cezasını çekiyor” diye düşünen idareciler mi var?
Nasıl ki “koruyucu sağlık sistemi”nin gerekli olduğu ifade ediliyor, aynı şekilde insanların “daha az suç işlemesi” için koruyucu sosyal şartların hazırlanması icap eder. Suç işleyenler elbette hak ettikleri cezası alsın ve alacak. Fakat esas mesele “daha az kişinin suç işlediği bir cemiyet” hayatını temin etmek değil mi?
Böyle bir cemiyet hayatına kavuşmak için yapılması gereken işler bellidir. O halde bu hedefe ulaşmak için bir gün dahi beklemeye tahammül kalmadığını görmek gerekir. “Ağzına kadar dolu cezaevleri” tablosu kesinlikle “Büyük Türkiye”ye yakışan bir tablo değildir.
Geçmişte bazı siyasilerin yeni cezaevleri açılmasıyla övündüğüne şahit olunmuştu. Bu yanlıştan bir an önce vazgeçip suç işleme nispetini azaltacak sosyal projelere öncelik verilmesi şarttır. Boşa geçen her gün ülkemiz ve milletimiz için kayıp sayılır.
“Cezaevleri dolu ülke” olmak değil, “En az suç işlenen ülke” olmak hedefimiz olsun...