"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İki ‘özel’ mektup

Faruk ÇAKIR
27 Şubat 2022, Pazar
Bu yazı biraz ‘özel’ sayılabilir. Çünkü yazıda merhum dedem Hafız, Molla Nuri Çakır’a yazılan iki mektuptan bahis var.

Dedeme mektup ya da ‘pusula’yı yazan da yine hemşehrimiz, Çayeli’nin ve Senoz Vadisi’nin yetiştirdiği değerli âlim, muallim ve hâkim Ahmet Feyzi Okumuş Efendi’dir. Mektup ya da pusulalar esasında yazıldığı dönemin hayat şartlarını da anlatıyor. Aynı zamanda hitaplardaki nezaket ve nezahet de çok dikkat çekici. 

Önce mektup sahibinden kısaca bahsedelim: Ahmet Feyzi Okumuş, Osmanlı’nın son döneminde yetişmiş, bilhassa Senoz Vadisi çevresinde tanınan, bilinen ve sevilen büyük âlimlerden biri. Ahmet Feyzi Okumuş, ilk tahsilini doğduğu köye yakın bir köyde aldıktan sonra ilim öğrenmek için İstanbul’a gider. O günün şartlarında üç fakülte bitirir. İmam hatip hocalığı ve Pazar ilçesinde hâkimlik de yapan Ahmet Feyzi Okumuş, komşularına ve kendisini ziyarete gelen insanlara bilgilerini aktarmaya devam eder. 3 Şubat 1956 tarihinde vefat eden hocamız halen hayırla anılanlar arasında yerini almış durumdadır. (Bilgiler, Feyzi Hocanın torunlarından Abdurrahman Akın’ın yazısından özetlendi, kackar53.com, 5 Kasım 2015)

Çayeli’nin Uzundere Köyü’nden olan bu değerli hocamızla ilgili olarak merhum pederim Mahmut Cemal Çakır’dan çok şey duymuş ve dinlemiştim. Fıkhî konularda bir tartışma olduğunda ekseriyetle onun ‘fetva’sı hatırlatılırdı. Bununla birlikte hocamızı çok yakından da tanımazdık. Geçenlerde bir vesile ile Ahmet Feyzi Okumuş Hocanın, dedem Molla Nuri Çakır’a yazdığı iki mektup olduğunu fark ettik.

Birinci mektup şöyle: 

“Bihi (O’nun adıyla)

Gerçekten vücuduyla iftihâr eylediğimiz Nuri Efendi kardeşim

Bade’s-selâm (selâmdan sonra) ara sıra meraklı ve lezizâne sohbet ve muhabbetimize sebep ve vasıta aramayacak mevkideyiz. Fakat icâbât-ı zaman bazı kere hem aratır hem de bulur. İşte bu kabîlden olarak bu ümniyemizin (istek, arzu) husûlüne bu sırada bir sebep zuhûr eylemiştir. Şöyle ki, Hanife’nin gelini bulunan kerîmemizden iki ay evvel bir kız çocuk dünyaya geldi. Birinci ayında güzel halinde idi. Beş-on günden beri illallah dedirtiyor. Süt alamaz, titrer, ağlar, yatmaz, uyumaz. Biraz çocuk halinden anlayan ebe kadınlar maraz olduğuna kâil olduklarından biz de zâtınızı özledik. Bu hususta olan maharet ve ma’lûmatınız cümlece müsellem olmakla buraya kadar zahmetinizi rica ve niyaz eylerim azizim. Fî 22 Mayıs Sene 952, Ahmed Feyzi Okumuş kardeşin.”

İkinci mektup da şöyle:

“Bihi (O’nun adıyla)

Bu kere kederli Nuri Efendi kardeşim

Cümle âlemin rehayâb olamayacağı (kurtulamayacağı) cilve-i Rabbaniyesine de bugünlerde zât-ı âlîniz uğradığını mea’l-hüzn (üzüntüyle) biz âcizleri de haber aldık. Yani mahdumunuz Hasan’ın hastahanede vefat eylediği sem-i dil-hirâşımız olmuştur (vefat eylediğini işitmek gönlümüzü parçalamıştır). (Hüküm Aliyy-i Kebîr olan Allah’ındır) kaide-i İlâhîyesine karşı şakk-ı şefe eylemek (ağız açıp konuşmak) kimin haddidir? Binaenaleyh teselli-i efkâr eylemek zımnında (gayesinde) işbu taziyetnamemi irsâl eylerim (gönderirim). Yoksa hâşâ kader-i İlâhîye itiraz gibi ahval hatır ve hayale gelmedikten başka, belki sabır ve sebât ile nâil-i mesvebât (sevaplara nail) olunacağını da tahrîre (yazmaya) bile hâcet göremiyorum. Bunun için muhakkak bu acınıza müşterek olduğumu kayd ile iktifa eylerim. Ve Mevlây-ı Müteâl’e ruz-u şebde (gece ve gündüz) cümlemizi afvv-ü safh eylesin duâsını tekrar eylerim. Amin. Manevî kardeşin Ahmed Feyzi Okumuş Hoca.”

Merhum dedem Kur’ân ve ezan okumasıyla meşhurmuş. Aynı zamanda şifa niyetine hastalara okumasının da çok tesirli olduğu hep anlatılırdı. İlk mektup buna bir delil mahiyetinde sayılabilir. İkinci mektup ise, askerlik esnasında hastalanarak hastanede vefat eden merhum Hasan amcamla ilgili bir taziye mektubu mahiyetinde... Nerede o günkü samimiyet, ilim, hitap güzelliği; nerede şimdiki savrulmuşluk...

Bu vesile ile ebedî âleme göçenleri rahmetle anmış olalım. 

Mekânları Cennet olsun inşallah. Amin...

Okunma Sayısı: 2425
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • M.Şemsettin Sarı

    1.3.2022 11:50:54

    Bir gün de inşallah Çayeli (Havra deresi)Sirt köyü Sarıaliogullarından;İstanbul Nur'u Osmaniye Medresesi Uluslararası Kiraat alimlerinden Hasan Akkus hoca efendinin yetistirdigi ve icazet verdiği muhterem pederim Hafiz'ul Kurra Haci Hafiz Sefer Sari Hoca Efendi'den bahsedersiniz.Detay icin görusebiliriz.Selamlar

  • Ali

    27.2.2022 14:33:27

    Elfi elfü amiin.

  • Neslinur

    27.2.2022 14:08:44

    Sa Faruk bey, mektuplarda ki hitabet şekline( (tabiri caizse) hayran kaldım. Cümle içerisindeki nezaket...Rabbim, dedeniz Nuri Çakır, AhmetFeyzi Okumuş , askerlikte vefat eden(şehiden vefat etmiştir inşallah) gani gani rahmetler eylesin .cennetinde kavuştursun sizleri inşallah.

  • Abidin

    27.2.2022 12:22:06

    Çok güzel!.. Edebiyatın başı edeb olduğundan, bu nezih ve leziz uslûba şahid oluyoruz... Merhumlara rahmet, sizlere sağlık dileklerimle başarı nız için dua ederim... Yürek dalganız dinmesin, kaleminiz susmasın!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı