Marmara Depremi’nin üzerinden 22 yıl geçmesine rağmen yaraların sarılmadığını anlatan depremin şahitleri, o günden bu yana hiçbir tedbirin alınmadığını söyledi.
O geceyi, hiç unutamıyoruz
Kocaeli-Gölcük merkezli 17 Ağustos 1999’da meydana gelen depremin üzerinde 22 yıl geçti. 7,4 büyüklüğünde olan ve Marmara Bölgesi’nin tamamını etkileyen depremde, resmî raporlara göre 17 bin 480 kişi can verdi, 23 bin 781 kişi ise yaralandı. Yine resmî verilere göre, 505 kişi sakat kaldı, 285 bin 211 ev, 42 bin 902 iş yeri hasar gördü. Geçen 22 yıla rağmen depremin yaraları hâlâ sarılmadı. Dönemin şahitleri, yaşadıklarını ve geçen 22 yılda değişenleri Mezopotamya Ajansı’na anlattı. Depremde 18 yaşında olduğunu ve Gölcük’te ailesinin evinde kaldığını dile getiren Çetin Ak, yarım saat geçmeden çok büyük bir gürültü ve sarsıntı duymaya başladığını ifade etti. Ak, “Depremin etkisiyle koridorda duvardan duvara gittiğimi hatırlıyorum” dedi.

Yaşananlar unutuldu
Deprem sonrası herhangi bir yardımın yapılmadığını ifade eden Ak, “Sağlık emekçileri, itfaiye vardı. Yoğun bir şekilde çalışıyorlardı, ama devlet organize bir şekilde yoktu. Sonradan anlaşıldı ki kurtarabilecek çok sayıda insanın da geç müdahale sonucunda hayatını kaybetti” diye konuştu. Depremden bu yana Kocaeli’nde yaşanan değişime ilişkin Ak, “İçinde olduğumuz binanın balkonuna su döktüğünüzde normalde gidere gitmesi gereken su terse doğru akıyor. Bina ve hattı yamuk” dedi. Kocaeli’nde ağır hasarlı ve yıkılması gereken binaların yasa dışı yöntemlerle orta veya hafif hasarlı hale dönüştürüldüğünü kaydeden Ak, insanların hasarlı binalarda yaşamak zorunda kaldığını ifade etti. Ak, “Deprem bitti, sonra insanlar, yaşananlar unutuldu. Ama deprem bölgesinde olduğumuz gerçeği var” şeklinde konuştu.

Cenazesi dahi bulunamayan insanlar var
İktidarın depreme karşı bir hazırlığının olmadığını söyleyen Ak, şöyle devam etti: “Muğla’daki orman yangınlarında da gördük. Gönüllü insanlar gitti, organizasyon yoktu. Bu ülke afet bölgesi ama müdahale etmesi gereken kamusal gücü yok. Toplum , ama ne yazık ki iktidar öğrenmiyor. Toplum da iktidarı denetlemiyor. Kendi yaşam alanlarını da denetlemiyor. Bunun sonuçları ağır oluyor.” Deprem anını anlatan 62 yaşındaki Serdar Apay da, “Yerin dalga gibi gidip geldiğini gördüm. Yandaki binaya vuruşunu ve yerin kalktığını gördüm. Deprem sonrası elektrikler kesildi, iletişim yoktu. Bir süre sonra siren sesleri yayıldı. İzmitliler hâlâ siren sesi duyduğunda irkiliyor. Resmi sonuçlara göre, 23 bin insan hayatını kaybetti. Ama biz bunun daha çok olduğunu inanıyoruz. Çünkü cenazesi dahi bulunamayan bir sürü insan var” diye kaydetti.

Açık alanımız yok
Alpay, anlatımlarını şöyle sürdürdü: “Benim bulunduğum iş hanının bir kolonu kırık. Bilinmesine rağmen burada kalmak zorunda kalıyoruz. Handa 52 büro ve 100’den fazla insan var. Aslında bakarsanız, İzmit’te Allaha emanet yaşıyoruz. Benim bulunduğum iş yerinin karşı binası depremde hasar gördü, hâlâ yıkılmadı. İzmit’te evlerin üstünü boyuyorlar, bunları kiralara veriyorlar. 5-6 şiddetinde bir deprem olsa İzmit’te yıkılacak bir sürü ev var. DASK raporu varsa bir evin elektrik suyu açılıyor. Bunu da herhangi bir sigorta acentesine gittiğinizde 200 TL’ye yaptırılıyor. Alınan tek önlem budur. Bu önlemin yeterli olması mümkün mü? Ben buraya 50 DASK alsam ne olacak kolonu kırık.” Apay, deprem sonrası gerekli olan toplanma alanlarına ilişkin de şunları söyledi: “Depremde en önemli olan şey açık alanlar. İzmit’te nerede açık alan var? Açık alanımız yok. Belediyelerin bu konuda hazırlıkları olması gerekiyor.”
***
Depremden ders alınmadı
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, 17 Ağustos Marmara depreminin 22’nci yıl dönümüne ilişkin Karaköy’de bulunan şube binalarında basın toplantısı düzenledi.

İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Nusret Suna, Marmara depreminin yıl dönümlerinde benzer sorunları dile getirmekten ve aynı çözüm tavsiyeleriyle kamuoyu önüne çıkmaktan mutlu olmadıklarını söyledi. Kısır döngü yaşandığını dile getiren Suna, “Milat olarak kabul edilen Marmara depreminin üzerinden geçen 22 yıl boyunca ne merkezi yönetim ne de yerel yönetimler sorumluluğunu yerine getirmiştir. Ne yapılarımızın ne de kentlerimizin deprem güvenliği sağlanmıştır. Ne İstanbul ne de Türkiye depreme hazır değil” dedi. Suna, milat kabulüyle Marmara Denizi içinde gerçekleşmesi beklenen bir sonraki büyük depreme hazırlık sürecinin başladığını belirterek, Erdoğan’ın 2004 yılında Deprem Şûrâsı’nda ve 2020 yılında İzmir depremi sonrasında yaşanan her felâketin ders olduğu açıklamalarını hatırlattı ve söylemlerin aksine felâketlerden ders alınmadığını belirtti.