BAZI SİYASETÇİLERİN VE MEDYANIN KULLANDIĞI NEFRET VE ÖTEKİLEŞTİRME DİLİ MİLLET NEZDİNDE TEPKİ GÖRÜYOR.
BU YAYINLAR SÜRERSE KIZGIN DEMİR SOĞUMAZ
Gazetecİ yazar Kemal Öztürk, dünkü yazısında medyanın kışkırtıcı tavrını eleştirip şöyle dedi: “Özellikle medyanın ve onun türevlerinin etkisi altında olan sosyal medyanın bitmeyen nefret ve ötekileştirme yayınları artık herkesi usandırdı. Eğer bu medya düzeni devam ederse, eğer bu üslûp ve bu yayınlar sürerse, kızgın demirin soğutulması mümkün olmayacağı gibi, daha kötü olaylar da yaşarız.”
FİKİR, İFADE ETME HÜRRİYETİ KORUNMALI
Eskİ Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu da sosyal medya hesabında şunları yazdı: “Gerçek basın özgürlüğü demokrasimizin bağışıklık sistemidir. Bunu yok etmek, usûlsüz ve baskıcı metotlarla basında tekelleşmeye yönelmek Türkiye’nin zihni kapasitesini daraltmaktadır.
Güvenlik konusundaki kazanımlarımızı kaybetmeden özgürlük alanlarının genişletildiği yeni bir özgürlük-güvenlik dengesi kurulmalıdır.”
***
Nefret dili usandırdı
Kemal Öztürk, “Eğer bu medya düzeni devam ederse, eğer bu üslÛp ve bu yayınlar sürerse, kızgın demirin soğutulması mümkün olmayacağı gibi, daha kötü olaylar da yaşarız” dedi.
Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na düzenlenen saldırıya ilişkin olarak “Eğer bu medya düzeni devam ederse, eğer bu üslûp ve bu yayınlar sürerse, kızgın demirin soğutulması mümkün olmayacağı gibi, daha kötü olaylar da yaşarız” dedi. Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, “Daha ne olacaktı?” başlığıyla yayımlanan yazısına “Türkiye’nin ana muhalefet partisinin lideri linç edilmek istendi. Bunun başka bir tanımı ve izahı yoktur. Beğenirsiniz beğenmezsiniz, CHP ana muhalefet partisi olarak bu ülkede devlet protokolünde yeri olan, parlamentonun ikinci büyük partisi ve milyonlarca insandan oy almış bir partidir” ifadesiyle başladı. Öztürk’ün yazısı özetle şöyle;
Söylenen sözün tabana indikçe şiddeti ve ağırlığı çoğalır
Gergin bir siyasî ortamdan çıktık. Ekrem İmamoğlu’nun yediği yemekten verdiği talimata kadar her hareketi, her kararı, her yaptığı mercek altında, medyada büyütüldükçe büyütülüyor (…) Sonunda PKK terörünün şehit ettiği askerlerimizin suçu da ona yıkıldı bir manşetle. Akla zarar. (...) Siyasetin en tepesinden söylenmiş bir söz, tabana indikçe şiddeti ve ağırlığı çoğalır. Ülkenin ana muhalefet partisini, onun seçilmiş liderlerini, belediye başkanlarını terör örgütleriyle özdeşleştirmek siyasi liderler için sadece retorik olsa da, tabana indikçe bu şiddete doğru evrilir. Sonunda ana muhalefet liderini linç etme girişimine kadar varır. Daha ne olacaktı? Bundan daha önemli bir uyarı olabilir mi? Allah korusun bunun ilerisini konuşmak bile istemeyiz.
Kızgın demiri birileri soğutmak istemiyor sanki
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ’dönem kızgın demiri soğutma, birlik ve beraberliği yeniden perçinleme dönemidir’ demesine rağmen, birilerinin bu demiri soğutmamak için direndiği de aşikâr. Özellikle medyanın ve onun türevlerinin etkisi altında olan sosyal medyanın bitmeyen nefret ve ötekileştirme yayınları artık herkesi usandırdı. (...) Eğer bu medya düzeni devam ederse, eğer bu üslûp ve bu yayınlar sürerse, kızgın demirin soğutulması mümkün olmayacağı gibi, daha kötü olaylar da yaşarız.
Ülkenin beka sorunu varsa herkese ihtiyacımız var
LÂkin saf tutmamızı, kol kola girmemizi, yan yana gelmemizi ısrarla istemeyen bir dil, yayın, üslûp ve politika izlenmesi açıklanabilir bir durum değil. Seçim bitti. Önümüzde 4,5 yıl kesintisiz bir süre var. Normalleşelim, sakinleşelim, kızgın demiri soğutalım. Başta ekonomi, ne sorun varsa, bunu düzeltmek için çaba göstermek gerek. Aksi taktirde AK Parti için 2023 bile tehlikeye girebilir.”
***
Eleştiri hürriyeti sonuna kadar korunmalı
Yeni bir parti kuracağı iddialarıyla gündeme gelen AKP’li eski Başbakan Ahmet Davutoğlu sessizliğini bozarak açıklamalarda bulundu. “Bugün kritik bir tarihi eşikte bulunuyoruz” diyen Davutoğlu, “31 Mart seçimleri ve ardından yaşananlar ile birlikte ortaya çıkan toplumsal ve siyasal tablo partimizin ve ülkemizin geleceği ile ilgili kamuoyuna açık, şeffaf ve sağduyulu bir muhasebenin yapılmasını gerekli kılmıştır” açıklamasında bulundu.
Özgürlüklerin genişletilmesinin önemine değinen Davutoğlu, “Bir an önce özgürlük alanının genişletilmesi iftiharla sahiplendiğimiz özgüvenimizin ve en önemlisi de birbirimize olan güvenimizin yeniden tesisi için şarttır. Düşüncelerini ifade eden gazeteci, akademisyen, kanaat önderi, siyasetçi kim olursa olsun hiç kimse işini kaybetme, yaftalanma, sosyal medya linci ve hakaret tehditleri ile karşılaşmamalıdır. Eleştiri ve fikirlerini ifade etme özgürlüğü sonuna kadar korunmalıdır” ifadelerini kullandı.
Basın, propaganda aracı haline gelmiştir
Basının içerisinde bulunduğu durumla ilgili açıklamalarda da bulunan Davutoğlu şunları kaydetti; “Özgür düşüncenin, eleştirinin temel unsuru olan ve gelişmiş demokrasilerde dördüncü kuvvet olarak nitelendirilen basın ise tek elden yönetilen bir propaganda aracı haline gelmiştir. Gerçek basın özgürlüğü demokrasimizin bağışıklık sistemidir. Bunu yok etmek, usulsüz ve baskıcı metotlarla basında tekelleşmeye yönelmek Türkiye’nin zihni kapasitesini daraltmaktadır. Bu çerçevede, güvenlik konusundaki kazanımlarımızı kaybetmeden özgürlük alanlarının genişletildiği yeni bir özgürlük-güvenlik dengesi kurulmalıdır.”