15 Temmuz 2016 darbe girişiminin dokuzuncu yılındayız. Darbeler, ülkemizin her alandaki gelişimini engelleyen, demokratik değerleri ortadan kaldıran, insanımızın huzur ve refahını baltalayan menhus hareketlerdir.
BAŞYAZI
[email protected]
Dokuzuncu yılına girdiğimiz 15 Temmuz, arka planı hâlâ tam olarak aydınlatılamasa bile, özü ve hayata geçiriliş biçimiyle demokratik kazanımlarımızı ve demokrasimizin geleceğini dumura uğratan meş’um bir darbe girişimidir ve lânetlenmelidir.
Kamuoyunda “cemaat-iktidar ortaklığı” şeklinde bilinen, Gülen hareketinin en güçlü olduğu, devlet erkanınca el üstünde tutulduğu, siyasî iktidarla ortak görüntünün verildiği, neredeyse tüm kesimlerin aynı fotoğraf karesinde yer almak için yarıştığı hastalıklı ve sun’î bir birlikteliğin ibret dolu trajik bir neticesi olan 15 Temmuz, tek adamlığa dayanan bir hukuk dışılığı ve demokratik gerilemeyi doğurmuştur. Bu gerilemeyi durduracak tek yol, hukuk ve demokrasidir.
Gülen’in ölümüyle “cemaat” hiyerarşisi içinde fesih ve hatalarla yüzleşme bağlamındaki tartışmalar ve “Terörsüz Türkiye” çerçevesinde yaşanan gelişmeler ışığında, 15 Temmuz’un yıldönümünde toplumsal barışa ve huzura kapı aralayacak yeni fırsatlar doğduğu, hukukun temel prensiplerine riayetle Türkiye’nin bu fırsatları değerlendirebilmesi temennisi ve kanaatiyle;
KİMDEN GELİRSE GELSİN DARBELERİN KARŞISINDAYIZ
Yeni Asya, olağanüstü haller de dahil, her türlü hukuk dışılığı ve temel hakları kısıtlayan tüm uygulamaları reddetmekte, 15 Temmuz’a yaslanarak demokrasinin ana prensiplerini paranteze almayı tasvip etmemekte, “Hakkın hatırı âlîdir, hiçbir hatıra feda edilmez” anlayışıyla yayın anlayışını sürdürmeye devam etmektedir.
15 Temmuz da dahil, kimden ve nasıl gelirse gelsin, her türlü antidemokratik anlayışı ve girişimi reddeden Yeni Asya, seçilmiş iktidarları antidemokratik yollarla alaşağı etmeyi hedefleyen girişimlerin karşısındadır. Bununla birlikte, olağanüstü sürece sığınarak yapılan haksız ve hukuksuz uygulamaları da eleştirmekte, tüm muhalifleri 15 Temmuz’un müsebbipleriyle aynı kefede değerlendirme ve bilhassa dinî cemaatleri itibarsızlaştırma anlayışını kabul etmemekte, “meşrû ve samimî bir muvazene-i adalet unsuru” olan muhalefetin antidemokratik yollarla baskı altına alınmasını da reddetmekteyiz.
SUÇUN ŞAHSÎLİĞİ PRENSİBİNİ SAVUNUYORUZ
15 Temmuz gerekçesiyle ve toptancı bir yaklaşımla, masumların hukukunun zayi edilmesine karşı çıkmak, yalnızca suçlunun tecziyesini istemek, suçun şahsîliği ilkesini ısrarla dile getirmek Kur’anî bir yaklaşımın gereğidir. Adalet Kur’ân’ın dört temel esasından biridir. Devletin ve milletin bekasının ancak adaletle mümkün olabileceğini savunan Yeni Asya, toplumsal birlikteliği sağlanması ve devletin devamlılığı açısından adalete büyük önem atfeder.
Arşivimiz de şahittir ki, Yeni Asya, temel hak ve hürriyetleri, hukukun üstünlüğünü önceleyen, çoğulculuğa ve demokratik sivil toplum anlayışına yaslanan “demokrat bir anayasa”nın savunucusudur. Demokrasinin temellerini oluşturan hukuk, adalet, hürriyet gibi değerlere açıkça sahip çıkmak bundan sonra da yayın politikamızın esası olacaktır.
Yine tarihin şahitliğiyle görülmektedir ki, gizli bir gündemi ve ajandası olmayan şeffaf yapısıyla her zaman kamuoyunun önünde olan ve uhrevî hizmetleri hiçbir şeye alet etmemeyi temel prensip olarak gören Yeni Asya’nın iktidara ortak olmak, kamu kurumlarında kadrolaşmak ya da devleti ele geçirmek gibi bir gündemi ve gizli ajandası asla olmamıştır.
15 TEMMUZ CEMAAT KAVRAMINA DA DARBE VURDU
15 Temmuz’un manevî hayatımıza da büyük darbeler vurduğu aşikârdır. 15 Temmuz kalkışmasının doğurduğu tahripkâr sonuçlar cemaatlerin manevî hizmetleri gerçekleştirmesine engel olmuş, cemaat kavramı içinde barındırdığı değerlerle birlikte dejenere olmuş, dinî gruplar tarih boyunca gördüğü sosyolojik desteği ve alâkayı önemli ölçüde kaybetmiştir. Bu aşınmayı manevî geleceğimiz açısından büyük bir tehlike olarak gören Yeni Asya, tüm dinî grup ve cemaatlerin özeleştiri yaparak aslî vazifesine geri dönmesini zarurî görmektedir.
YENİ ASYA KUDSÎ BİR DAVANIN SÖZCÜSÜDÜR
Yeni Asya, sadece uhrevî hizmetlere odaklanan ve tüm cemaatlerin de bu çizgide yer almasını savunan aziz bir cemaatin ve kudsî bir davanın sözcüsüdür. Dini siyasete ve siyaseti de dinsizliğe alet eden oluşumlara karşı olduğumuz kamuoyunun malumudur. Bununla birlikte Risale-i Nur’da reddedilen bir hizmet metodunu ifade eden “siyasetli cemaat” ya da “entrikalı cemaat” anlayışına karşı olduğumuz kamuoyunun malumu iken 15 Temmuz’un müsebbipleri ile ilişkilendirilmek, hukuk ve ahlâk dışı yaftalamalarla cemaatimize ve gazetemize bedeller ödetmeye çalışmak vicdanların da reddedeceği kabul edilemez bir durumdur.
“Nurculuk” nitelemesini çeşitli beyanlarıyla reddeden ve kendine farklı bir yol çizen Gülen, Risale-i Nur endeksli neşir hayatındaki “ana gövde” olan Yeni Asya ile 1970’lerin başında yolunu ayırmıştır. Yeni Asya ise hizmet tarzını ve yapılanma şeklini tasvip etmediği bu hareketle arasına derin mesafeler koymuştur. Dikkatli ve insaflı bir araştırma ile, Risale-i Nurları menfî hareketlerin beslendiği fikrî kaynaklar olarak algılatma ve Yeni Asya’yı da Gülen grubuyla ilişkilendirme çabalarının ne kadar haksız olduğu kolayca görülebilecektir. Esas itibariyle, ne merkez kavram olarak “müsbet hareketi” emreden Risale-i Nur’un hizmet anlayışını, ne de bu anlayışı hizmet metodu olarak benimseyen Yeni Asya’yı asayişi tehdit eden bir hareketle, hukuk dışı bir yaklaşımla ve darbe gibi her zaman karşısında olduğumuz bir olguyla ilişkilendirmek mümkün değildir. “Müsbet iman hizmeti” sadakatle bağlı kaldığımız bir çizgidir. Bu çizginin dışında, Risale-i Nur’un hizmet anlayışıyla bağdaşmayan, 15 Temmuz gibi yıkıcı etkilerin müsebbibi olan cemaat ve hizmet anlayışlarının Yeni Asya içinde yer almasının ve yayın politikasında yer bulmasının mümkün olmadığını tekrar ilân ederiz.