Bu hafta 2-3 ay önce kısmen okuduğum,“ Meşhurların Son Anları kitabından“ iki tarihi hadiseyi nakletmek istiyorum.
Bu konuyu yazmamın bir sebebi de Perşembe günü yaşadığım bir tevafuktur. Gündüz internetten izlediğim bir programda birinci tarihî hadiseyi örnek olması bakımından nakletmesidir.
“Yetmiş yaşındaki büyük âlimin her gün işkenceye maruz kaldığı ülkenin dört bir yanına yayılmıştı. Herkes bu hadiseye büyük infial göstermişti. Nasıl olurdu? İslâm’ın nurlu yolunu gösteren bu muazzez zata, bu dehşet verici davranış nasıl lâyık görülürdü? Suçu ne idi ki? Mevki makam kabul etmemek suç olur muydu?.. Her tarafta konuşulanlar bunlardı.
“İmam-ı Şafiî’nin, ‘Bütün insanlar fıkıhta Ebu Hanife’nin talebesidir’ sözleriyle tarife çalıştığı bu değerli İslâm büyüğü ise, günlerdir zindanda türlü türlü işkence ve hakarete uğrarıtılıyordu. Hergün yüz kamçı vurmaya başlamışlardı. Sık sık da, Halife Ebu Ca’fer Mansur’un yaptığı, ‘Başkadılık’ teklifini kabul etmesi söyleniyordu. Ebu Hanife de onlara, ‘Haksız davrananların, zulmedenlerin emrine girmem’ diyordu.
“Halife Ebu Ca’fer Mansur, âlimlerin nüfuzundan faydalanmak istiyordu. Ebu Hanife’ye de makam, mevki, ikramlar, hediyeler teklif ederek, kendi çıkarları için istihdam etmeye çalışılıyordu. Ebu Hanife ise, Hakk’ın hatırını bütün makam ve mevkilerden yüksek tutmuş ve bütün teklifleri doğruluk yolunda reddetmiş, idarecileri doğru yola çağırmıştır. Yapılan bütün zulümlere rağmen idarecilere ısrarla haksızlıktan ve zulümden vazgeçmelerini, adeletle hükmetmeleri gerektiğini söylemiştir. Bir gün Halife hediyeyi niçin reddettiğini sorduğunda Ebu Hanife, ‘Siz bana kendi malınızdan değil, beytü’l maldan, yani Müslümanların malından, hazineden hediye gönderdiniz. Benim ise bunda hiçbir hakkım yoktur’ cevabını vermiştir.
“Neticede idarecilerin işkencelerini günden güne arttırması üzerine ‘Allah’ım, kudretinle benden onların şerrini uzak kıl!’ şeklinde duâ eder ve birkaç gün sonra kamçı darbelerinin tesiriyle şehid olur.
İKİNCİ TARİHî HADİSE ÖMER BİN ABDÜLAZİZ
“...Kayınbiraderi Mesleme b. Abdü’l-melik de kendisini ziyarete gelmişti. Mesleme, Ömer b. Abdülaziz’in sırtındaki gömleğin kirli olduğunu görünce, hemşiresi Fatıma’ya serzenişte bulundu ve ‘Emirü’l Mü’mininin esvabını yıkayınız!’ dedi.
“Bir gün sonra tekrar gelen Mesleme, gömleğin yıkanmamış olduğunu görünce, öfkelendi ve hemşiresine, ‘Ben size gömleği yıkayınız, diye emretmedim mi?’ diye çıkıştı.
“Ömer b. Abdülaziz’in muhtereme zevcesi kardeşine şu cevabı verdi: ‘Vallahi başka gömleği yok ki, onu giydireyim de bunu yıkayayım.’ Mesleme bu cevap karşısında gözyaşlarını tutamadı. Halife-i Müslimin, hilâfeti esnasında, kendisine yeni bir elbise alacak kadar parayı devlet hazinesinden almaya çekinmişti. Hakkı olan maaşı dahi almamıştı.
“Ömer b. Abdülaziz 720 tarihinde Şam’da vefat etti. Binlerce mü’min onun ardından gözyaşı döküyordu...”
Not: Mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik eder, ülkemiz ve İslâm âlemine hayırlı başlangıçlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim. Cenab-ı Hak üzerimizdeki maddî ve manevî musîbetleri kaldırsın. Âmin!...