H. MUHARREM OKUR - ARDA BİLİK
Padişahların, kralların yerini meclislerin aldığı, şahıs endeksli hareketlerin yerine topluluk hareketlerinin güçlendiği, şirketlerin yönetimlerinin patronlardan yönetim kurullarına geçtiği bir çağda Müslümanların birlik ve beraberliklerini sağlamaları da bu gelişmelere ayak uydurmalarına bağlı. Çabuk silinebilen, vefat edebilen ya da kolayca çürütülebilen bir şahıs yerine ortak prensiplere bağlı, istişare zemininde birlik ve beraberliğin sağlanması topluluk olarak hücum eden düşmanlara karşı olmazsa olmaz. Aksi halde mağlubiyetin er ya da geç gerçekleşeceği örneklerle de sabit. Bu sebeple, bu hakikati ısrarla belirten Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, şahsı eksenli bir hareket değil, eserlerdeki hakikatler ekseninde bir hizmet tarzı oturtarak kendisinin de bir reyinin olduğu istişare sistemini miras bırakmıştır. Hizmeti şahıslara değil şahs-ı manevîye havale etmiştir. Bu şahs-ı manevînin selâmeti için olmazsa olmaz hakikatleri pek çok eserinde kurallar, düsturlar nev’inden vurgulamıştır. En az on beş günde bir defa okunması gerektiğini vurguladığı Yirmi Birinci Lem’a, yani “İhlas Risalesi” bu düsturlar hususunda belki de en kritik eserdir. 1
Şahs-ı manevînin âzâlarını uyardığı bu eserin ikinci düsturunda, hizmet-i Kur’âniye’de bulunanların birbirlerini tenkit etmemeleri ve kusurlarına bakmamaları gerektiğini vurgular. Vücudun bir elinin diğer eliyle rekabet etmediğini, bir gözün diğer gözü tenkit etmediğini, dilin kulağa itiraz etmeyerek; kalbin, ruhun ayıbını görmediğini söyler.2 Dolayısıyla bir vücudun âzâları gibi olması gereken mü’minler birbirlerini tenkit ve itiraz etmemeli ve ayıplarını görmemelidirler. Yoksa o vücudun hayatı sönecek cismi de dağılacaktır. Peki bizler rekabet, tenkit, itiraz ve ayıbını görmek hususlarında neredeyiz? Yine aynı eserin üçüncü düsturunda Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri kudsî iman hizmetinde ihlas düsturlarına uygun hareket etmeyenlerin Hz. Ali (ra) ve Gavs-ı A’zam’ın (ks) tokadını yiyebileceklerini belirtir. Yani hizmet arkadaşlarımıza bizlerin tokat atmasına gerek yoktur. Bu bizden beklenmez de. Bizden beklenen rekabet etmemek, tenkit etmemek, kusurlara bakmamak ve ayıplarını setretmektir. Ancak o şekilde şahs-ı manevî selâmete ulaşacaktır.
Dipnotlar:
1- Yirmi Birinci Lem’a, İhlâs Hakkında, Sy. 275
2- A.g.e Sy. 277