Güneş doğuyordu karanlıkları yararak. Vakit sabahı işaret ederken, ruh yeniden doğmanın lezzetiyle esrik ve bir o kadar da huzur dolu. Usulca doğruldu uzandığı yerden, temiz suyla abdest alıp mescide giden dar sokakların arasında kayboldu.
***
Yaşlı bir kadın, kapısının önünü süpürüyordu; Ebu Katade'nin geçtiğini görünce torununa seslendi. Bir yandan başını okşuyor, bir yandan tatlı tatlı çocuğa anlatıyordu.
“Yavrucuğum, şu geçen zâtı görüyor musun?”
Çocuk elindeki taşları bıraktı; merakla yaşlı kadının gösterdiği adama çevirdi bakışlarını.
“Evet.”
“Resûlullah'ın, ‘süvarilerimizin en hayırlısı’ diyerek övdüğü kimsedir bu mübarek. Savaşın biri uzun sürmüş, geceye sarkmışken, Peygamber Efendimiz (asm) at sırtında uyuklamaya başlamış. Ebu Katade onu uyandırmadan iki kez doğrulmasını sağlamış. Üçüncü kez aynı şeyi yapınca Peygamber Efendimiz (asm) uyanmış ve Ebu Katade'nin çok hoşuna giden bu hareketinden dolayı kendisine, ‘Peygamberini koruduğun için Allah da seni korusun’ duâsında bulunmuş." Çocuk anneannesini anladığını belirtircesine aheste aheste başını sallıyor; bir yandan hızla uzaklaşmakta olan Ebu Katade'yi gözleriyle takip ediyordu.
“Sonra ne olmuş anneanne?”
İhtiyar kadın, torununun ilgisini çekmekten memnun, yüzünde çakırkeyif bir tebessümle soruyordu, Ebu Katade bir nokta misali küçülürken.
“Söyle bakalım, sence bu zât kaç yaşındadır?”
Çocuk, artık görünmeyen adamın sokağa bıraktığı izlerini ararcasına az evvel gördüğü sûreti hatırlamaya çalışıyor, kendince tahmin yürütüyordu.
“Belki on beş, belki yirmi.”
“Bilemedin çocuğum! Şimdi gördüğün bir mu'cizenin bugüne taşınmasıdır. Bu muhterem zât yetmiş yaşında. Benim gibi bir ihtiyar o da.”
Çocuk, inanmaz gözlerle anneannesine bakıyor, kendisini kandırıp kandırmadığını düşünüyordu. Yoksa anneannesi, yine masal mı anlatıyordu? Oysa masallar akşamları anlatılırdı. Gündüz ise, hakikatin vusûle erme vaktidir. Zira nur, gerçeği gösterir. Zülumât her şeyi gizler, saklar sinsice...
“Resûlullah'ın gayret ve takdirini kazanmış bu zâttan daha mutlu kim olabilir yavrucuğum. Peygamberimiz’in (asm) öyle güzel, hayırlı, mübarek bir duasına nail olmuştur ki, kim olsa yerinde olmayı dilerdi. ‘Allah yüzünü ak etsin. Allah’ım, onun tenini ve tüyünü mübarek kıl.’ İşte bu duânın bereketiyle yanımızdan geçip giden zât senden, benden yaşlı olmasına rağmen bedence pek gençtir.”
Çocuk havsalasının en nadide köşesine kaydettiği bu sahneyi ve anlatılanları ömür boyu unutmayacaktı. Unutmayacağının delilini gösterircesine anneannesinin anlattıklarını arkadaşlarına zikretmek için Kûfe sokaklarında koşmaya başladı.
***
Her çocuk, kendisine anlatılanları büyük bir ustalıkla, hem zihnine, hem kalbine nakşeder. Böylece şekillenirken çocuğun hayalleri, hedefleri, hayatı; gücünü gerçek hayattan alan hikâyeler de ebedîleşir ağızdan ağza, nesilden nesle. Ebu Katade'nin hikâyesi de çocukluğumun en ilginç senaryosunu taşıyordu nihayetinde. Bu yüzden olsa gerek, kıssa ve menkıbelerin, masal ve hatıraların çocuk dünyamızda bıraktığı etkisi bambaşka bir büyüye sahiptir ilelebet.
SALİHA FERŞADOĞLU