Kutuplarda yaz aylarında 6 ay boyunca güneş batmaz. Kışın ise 6 ay boyunca güneş doğmaz. Kuzey yarımküresinde yaz, 21 Mart’tan itibaren 23 Eylül’e kadar devam eder. Güney yarımküresinde ise tam tersine aynı tarihlerde kış başlar.
Gece ve gündüzün eşit olduğu 20-21 Mart ve 22-23 Eylül günlerine ekinoks (equinox) tarihleri denir.
Bu olay dünyanın küre şeklinde olmasından ve kutup noktalarının ekvator düzlemi ile yaptığı açı dolayısıyla meydana gelir. Ekliptik (Ecliptic) adı verilen bu açıya göre (23 derece 27 dakika) dünya topaç gibi başı öne eğik bir şekilde hem kendi ekseninde hem de güneş çevresinde döner.
Ekvatora yaklaştıkça gece gündüz uzunluğu birbirine yaklaşır ya da nerdeyse hiç fark kalmaz. Rabbimiz bu ekliptik açısı ile binlerce hikmeti bulunan mevsimleri yaratmakta ve dünyayı yaşanabilir kılmaktadır. Bu temel bilgileri verdikten sonra dinî konularda uzman kişilerin yapmış olduğu “Kutuplarda nasıl namaz kılınır?” yorumlarına değinelim.
ÜÇ TAKDİR KRİTERİ VAR
İslâm Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman, İslâm’da kutuplarda namaz konusuna açıklık getirildiğini belirterek, bu konuda bir sorun olmadığını belirtmektedir. Namaz vakitleri “takdir edilerek” yani ölçülerek kılınır, demektedir. “Takdir diye bir kelime var. O takdire göre hallediliyor. Üç takdir kriteri var. Bir tanesi Mekke’de 5 vakit namaz ne zaman kılınıyorsa, kutuplarda aynı saatte kılmak. İkinci takdir, 45’inci enlem dairesinde namaz hangi saatlerde kılınıyorsa, güneşin doğmadığı, şafağın oluşmadığı yerlerde takdir zamanına göre kılmak. Üçüncüsü de, o mıntıkaya en yakın normal enlemin takdirinin uygulanması. Bu üç yöntem uygulanırsa da namazlar arasında en fazla yarım saat oynamış olur. Şu ana kadar İslâm dünyasında uygulanan budur. Bu yöntem de bir hadise dayandırılıyor. Peygamberimiz (asm) bir gün kıyametten bahsederken ‘Öyle bir zaman olacak ki, günlerce güneş batmayacak’ buyurunca, ashabtan biri ‘O zaman, namaz nasıl kılınacak?’ diye sormuş. Peygamberimiz (asm) de ‘Ondan öncekini ölçerek kılacaksınız’ demiştir. Takdir kelimesi, ölçmekten geliyor. İslâm zaten buna bir çözüm bulmuş; üstelik hadisten bulmuş. İçtihat oluşmuş.”
EN YAKIN İSLÂM CEMAATİ
Evet, Sayın Karaman, Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır’a göre çok dengeli ve isabetli olarak konuya yaklaşmaktadır. Bu konuda İmam-ı Şafiî’nin bir içtihadını da ben dile getireyim ki, Karaman’ın ifade ettiği ikinci metoduna uymaktadır. İmam-ı Şafi’ye göre kutuplara en yakın İslâm cemaatinin bulunduğu yerleşim birimindeki namaz saatleri esas alınmaktadır. Ki ben de bu içtihada göre namazlarımı kılmıştım. Hazır yeri gelmişken, bundan yaklaşık 10 yıl önce Norveç’in Trondheim şehrine bağlı Murivik Limanı’na yaptığım yolculuktan ve namazlarımı nasıl kıldığımdan bahsetmek istiyorum. Murivik Limanı yaklaşık 63.5 derece kuzey enleminde olup kutba oldukça yakın bir noktadadır. Mısır’dan aldığımız pahalı bir maden olan “quartz” yükünü bu limanda tahliye etmiştik. Mevsim yaz aylarının ortası idi. Yani gecenin çok kısa, gündüzün de çok uzun olduğu bir tarihe denk geliyordu. Öyle ki hava saat 23.00 sıralarında kararıyor, güneş bu saatte batıyordu. Çok geçmeden saat 02.00 civarında ise güneş doğmaya başlıyordu.
“Böyle bir yerde, namazın farzlarından biri olan ‘vakti tayin etme’ konusunda bir zorluk çektin mi?” diye soracak olursanız, “Çekmedim” diyebilirim. Zira güneşin pozisyonuna göre bütün vakitler gayet kolayca tayin edilebiliyordu. Sadece yatsı vakti ile sabah namazı vakti birbirine yakın olduğu için biraz zorluk vardı. Onu da yolculara ve mazereti olanlara mahsus olarak müsaade edilen “namazı takdim (öne alma), tehir (sonraya bırakma)” ruhsatı ile kolayca halledebiliyordum.
İSLÂM KOLAYLIK DİNİDİR
Hazır yeri gelmişken şu takdim-tehir konusuna değinmek istiyorum. İmam-ı Azam mezhebine göre takdim tehir mümkün olmasa da diğer hak 3 mezhebe göre ruhsat vardır. Zaten hacılar Mekke’de zorunlu ibadetlerini yapabilmek için namaz vakitlerini ileri ve geri almak sûretiyle diğer mezheplere uymaktadırlar. İslâmiyet kolaylık dinidir. Mezheplerin bir hikmeti de buradadır. Müslümanlar ibadetlerinde zorunlu hallerde diğer mezhepleri taklit edebilir. Şüpheye düştükleri vakit “Benim mezhep imamım böyle içtihad etmiş olabilir, ama diğer mezhebe göre bu ibadet o şekilde de yapılabilir” diyerek vesveseden kurtulur. İmam-ı Azam mezhebi bir çok büyük Müslüman devletinin resmî mezhebi olduğundan dünyada en yaygın mezheptir. Mezhep içtihatları da diğer mezheplere göre azamî derecededir. Yani ruhsattan ziyade azimete önem verir. Öğle-İkindi ve Akşam-Yatsı namazlarının birleştirilmesi öne ve geriye alınması diğer 3 mezhebe göre de uygundur. Müslümanlar sıkıştıkları vakit bunu uygulayabilir ve ibadetlerini gönül rahatlığı ile yerine getirebilirler.
Bencileyin uzun yıllar bu hükmü bilmiyordum. Askerî okulda iken bir öğrenci bana bunu anlatmıştı. Okul müddetinde ve askerî görevlerim esnasında hiç gerek duymadım, lâkin uçak yolculuklarında namazın geçmemesi için bu ruhsattan çok yararlandım ve halen de istifade ediyorum. Evet, Norveç’in bu kutba oldukça yakın kasabasında da akşam namazını kıldıktan sonra bir müddet bekleyip yatsı namazını gönül rahatlığı ile kıldım. İster istemez akşam ve yatsı vakitleri birbirine yakın oluyordu. Lâkin şafakla birlikte sabah namazı vakti gireceği için yatsı namazını öne almakta yarar vardı. Nasılsa diğer mezheplere göre “akşam ve yatsı namazlarını birleştirme ruhsatı var” diyerek ibadetlerimi yerine getirmeye çalışıyordum. Rabbim kabul buyurur inşâallah.
Kıssadan hisse bu olmak gerektir ki; yaş ve kuru her şey apaçık Kur’ân’da yazılmıştır. Anlayamadığımız ve bilmediğimiz hususları da başta Peygamber Efendimiz (asm) ve İslâm âlimlerinin eserlerinden öğrenebiliriz. Özellikle “Namaz dinin direğidir” hadisinden de anlaşılabileceği gibi namaz ibadeti her şeyin başıdır. “İmandan sonra en büyük hakikat; namazdır”, vesselâm…
Vehbi Horasanlı