Cumhuriyetin 95. Yılını kutladığımız bugünlerde herkes cumhuriyetin faziletinden bahsediyor.
Cumhuriyet, ülke yönetiminde vazgeçilmez bir yönetim şeklinden devlet büyüklerimiz bahsediyorlar. Fakat bahsedilen ve anlatılan cumhuriyetin kurallarının yüzde kaçı hayata yansıtılıyor? Cumhuriyetin içi boşaltıldıktan sonra faziletinden bahsetmenin kime ne faydası var? Önemli olan cumhuriyeti kurum ve kurallarıyla birlikte uygulayabilmektir.
Cumhuriyet, insanların insanca yaşamasını temin etmek için kurulmuş bir rejimdir. Eğer bunu temin edemiyorsa bunun adına cumhuriyet denmekle cumhuriyet olunmaz. Adı cumhuriyet olmayan pek çok ülke vardır. Bunların adı cumhuriyet değildir ama cumhuriyetin gayesine uygun hareket ediyor ve insanının hayat seviyesini dünya standartlarının üstünde refah payını arttırıyor ve insanını mutlu ediyor.
Bediüzzaman’a “Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?” diye bir soru tevcih edildiğinde: “Benim dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki Tarihçe-i Hayatım ispat eder. Hulasası şudur ki: O zaman, şimdiki gibi, hali bir kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu; ben detanelerini karıncalara verirdim.”
Sonra dediler:
“Sen, Selef-i Salihine muhalefet ediyorsun?”
Cevaben diyordum:
“Hulefa-i Raşidin, herbiri hem halife, hem reis-i cumhur idi. Sıddık-ı Ekber (r.a.), Aşere-i Mübeşşere’ye ve Sahabe-i Kirama elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat, manasız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyyeyi taşıyan mana-i dindar cumhuriyetin reisleri idiler.” diye cevap vermiştir.
Cumhuriyetin en önemli unsurlarından birisi de her sahada hürriyeti temin etmektir. Hürriyet; Cenab-ı Hakk’ın insanlara lütfettiği bir hak ve imanın hassasıdır.