"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsan üzerine

İsmail Hakkı AVCI
01 Aralık 2011, Perşembe
İnsan, mahlûkat içerisinde en mükemmel ve harika cihazlarla donatılarak yaratılmıştır. İnsanın şu mevcut hâlinden daha mükemmeli düşünülemez. Yani gözlerimiz alnımızda olsaydı, kulaklarımız omuz başlarımıza takılı olsaydı v.s. Daha başka şekiller düşünülecek olsa hiç de iyi olmaz ve beğenmeyiz, her halde.

Hem insan, Yaratıcı’nın antika bir san'atıdır. Dolayısıyla yaratılan her şey bünyesinde dercedilerek kâinatın küçük bir misâli suretinde halkedilmiştir.
Zaten insan sadece maddeden ibaret de değildir. Ona verilen çeşitli ve görünmeyen duygularla donatılmıştır. Akıllı, düşünen ve şuur sahibi bir varlık olup kâinatın da en mükemmel meyvesidir. Risâle-i Nur’da insanın unsurları kâinatın unsurlarıyla mukayese edilir: ‘Kemikleri taş ve kayalarından, saçları bitki ve ağaçlarından, damarlarında akan kan ile gözünden, kulak, ağız ve burnundan akan ayrı ayrı suların dünyanın çeşme ve madenî sularından haber veriyor ve işâret ediyorlar. Bu öyle olduğu gibi insanın ruhu da, ruhlar âleminden, Levh-i Mahfuz’dan, hayalleriyle de âlem-i misâl’den (rüyâ ve ruhlar âlemi) haber verip onların vücutlarına şehâdet ediyorlar.’
Böyle harika ve eşsiz bir şekilde ve şerefli yaratılan insanın bozulması da o derece fenâ olmaktadır. Yine Risâle-i Nur’da bu husus şu şekilde misâllendirilmektedir: ‘ Süt ve yoğurt bozulsalar yine yenilebilir. Yağ bozulsa yenilmez, bazen zehir gibi olur. Öyle de, mahlûkatın en mükerremi, belki en âlâsı olan insan, eğer bozulsa, bozuk hayvandan daha ziyade bozuk olur.’ 
En mükemmel ve hârika sûrette yaratılan ve her şeyin kendi hizmetine verildiği insan, çoğu zaman nankörlük edip israflarda bulunmaktadır. Yaratılış gayesine muvafık hareket etmesi gerekirken itaatsiz ve asi olmaktadır. Bunları yapmasında, her zaman kötülüğü emreden nefsi mühim rol oynamaktadır. Zaten insanın nefsiyle mücadelesi savaşlardan daha çetin olmaktadır. İşte bu savaşı ve mücadeleyi kazanıp nefsini kendine tabi ve musahhar eden insan muvaffak olarak en yüce mertebeye ulaşmış demektir. İnsana—kabiliyetleri gelişsin ve derecesi artsın diye—musallat edilen şeytan da göz ardı edilmemelidir. Şeytanın desise ve aldatmalarına karşı insan uyanık olmalıdır.
İnsan yaratılış hususiyetiyle akıllı ve her şeyi yapabilir kabiliyette yaratıldığından, emredildiği gibi yaşayarak melekleri geçecek derecelere ulaşabilir; tersine olarak alçak ve sefih bir hayatı tercih ederse de—akıl cihetiyle— hayvandan çok daha aşağı derekelere düşebilir. Ve insan bu cihetten yaptıklarının hesabı sonunda âdilce verilen mükâfat ve cezaya müstahak olur. Evet, ‘Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değil’dir.
Hem insan bu dünyaya devamlı kalması için gönderilmemiştir. Sanki misafirdir, bir müddet kalıp gidecektir. Beraberinde getirmediği şeylere de kalbini bağlamamalıdır. Hem yolcudur: ‘Çocukluktan gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder.’
Bu durumdaki insan, geçici kalacağı yere boşu boşuna gönderilmemiştir. Bir misafirhane ve tarla hükmündeki dünyada Yaratıcı’nın emirlerine uygun olarak yaşaması ve iyi bir hasat kaldırması lehinde olacaktır. Yani, ebedî kalacağı Âhiret yurdunda lâzım olacak levazımatı burada tedarik etmelidir ki, kabrin arkasına geçince zor durumda kalmasın ve pişman olmasın. 
Evet, insanlar dünya üzerinde çeşit çeşit mesleklerle iştigal etmektedirler. Bu bakımdan da herkesin eşit olması düşünülemez. Zirâ; insana lâzım olan her şeyin bir ustası ve meslek sahibi olmalıdır. Aksi halde herkes yapılacak işi başkası yapsın ben rahat edeyim diye düşünürse, kimse herhangi bir işi yapmayacağından insanın hiçbir ihtiyacı da giderilemez.
Her mesleğin ve işin kolay ve zor yanı vardır. İnsan kendine en uygun ve severek yapacağı işle meşgul olmalıdır. İnsan yavrularıyla meşgul olan öğretmenin sinirleri herkesten daha sağlam olmalı. Hem sabırlı ve mütehammil olmalıdır. İnsanlarla muhatap olan diğer meslek sahipleri için de öyle.
İnsan harika ve mükemmel yaratılışıyla beraber zor bir mahlûktur. Bütün dünya ve içindekiler ona hizmet için yaratılmış ve emrine amadedir. Buna mukabil insan şükür içerisinde olmalı ve isyandan ve israftan kaçınarak usûlünce yaşamalıdır, vesselâm.

Okunma Sayısı: 374
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı