Bir vakit tatil köyünde, bahçede otururken aklıma düştü, heyecanlandım.
Duygular, yılların verdiği özlemle birleşince çağladı, aktı. Babama, anneme, atalarımın diyarına, vefatının, sene-i devriyesi olan dayıma ziyarete gitmek, eskileri yad edip o kaybolan güzellikleri anımsamak ihtiyacı duydum.
Baba ocağındaki ilk günüm, arkadaşım, kardeşim olan Abdullah Kaya’nın baba evinde başladı. Bahçedeki güllerin arasında, asma yapraklarının gölgesinde, semaverde kaynayan suyun hışırtısı, demini alan çayın kokusu ve sokağımızın ağabeylerinden Tahir hocamın bizlere katılarak yaptığı hoş sohbeti ile devam etti.
Baba evinin kıymet ve değerini bilen, hakkını da vererek tatillerde o bacayı tüttüren biri Tahir hoca. Umarım Tahir Bey gibi baba ocağına sahip çıkanların sayısı artar.
Buradan yetkililere ve baba ocağını yabancılara satanlara sesleniyorum. Yarın özleminizi giderecek bir ocak, bayramlarda ziyaret ettiğiniz bir ev kalmayacak, ahlar, vahlar edeceksiniz, fakat iş işten geçmiş olacak.
Sohbet ve muhabbet koyu olunca zaman nasıl geçiyor anlaşılmıyor. Bir de baktık ki ikindi olmuş. İkindi namazını Eski Cami’de eda ettik. Eski Cami içi her ne kadar aynı olsa da gözüm mihrapta Vahit hafızı ve eski cemaati aradı.
Namaz sonrası Alaca’nın caddelerini, sanki yıllar öncesindeymiş gibi heyecan ve coşku içinde adımlarken, Necip Fazıl’ın dizeleri aklıma geldi. “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya.”
Üç beş esnaf, üç beş tanıdık yüzle selamlaşmak bile yokluk içinde bir mutluluk verdi. Gördüm ki Alaca bana, ben Alaca’ya yabancılaşmışız. Aslında Alaca da göçten nasibini almış, terkedilmiş. Bu, sahipsizliğin neticesi olsa gerek. Yıllar önce kurtuluş çaresi, şeker fabrikası, mobilyacılar sitesi değerlendirilmiş olsaydı, bugün öksüz ve yetim kalır mıydı?
Derken birkaç esnaf ziyareti ile akşamı ettik. Tabii bu arada Alaca’nın meşhur lezzetleri, ekmek arası sucuk, köfte ve üzeri dondurmalı meşhur Halil İbrahim tulumba tatlısının da hakkını verdik.
Yine akşam muhabbetimiz, çocukluk arkadaşımız, Ertuğrul beyin çay ocağında, geç vakitlere kadar sürdü.
Ne güzeldi, mutlu ve huzurlu idik. Bir ve beraber iri ve diri idik. Şimdi yalnız ve garip...
Kırım Sokağına yukarıdan kuşbakışı bir baktım. Yıkılmış, kimi haneler virane olmuş, kimisi terk edilmiş. Oysa ne kalabalıktı bir zamanlar...
Uzun zamandır bu kadar huzurlu uyumamıştım. Rabbim baba ocağını tüttürme gayretinde olup, yerine, yurduna sahip çıkanlara, sağlık sıhhat versin. Vakit gitme vakti. Rabbim, sıla-i rahim için gösterilen aşk ve şevklerimizi artırsın, bu da neslimize vasiyet ve nasihatimiz olsun.