Yapılması gereken işlerin ve vazifelerin, seçilmiş ehil insanların bir araya gelerek görüşüp karara bağlamaları, meşveret hakikatinin özünü oluşturur.
“Ve emruhum şûrâ beynehüm.” “Ve şâvirhum fil emr.” Yani “Onların işleri aralarında meşveret iledir. İşlerinde onlarla istişare et.” anlamına gelen ayet-i kerimeleri çerçevesinde meşveret, Allah’ın emri gereği bir ibadet ve emre itaattir.
“İstişare eden pişman olmaz.” buyuran sevgili Peygamberimiz (asm), dünya işlerinde mutlaka sahabeleriyle istişare ederdi. Hatta, Sahabe efendilerimizden birisi “İşlerinde onlarla istişare et.” mealinde olan ayet-i kerime nazil olduktan sonra “Allah Resulü (asm) kadar çok istişare eden başka birisini görmedim.” demektedir.
İstişare edilerek yapılması gereken işlerin, meşveret yapılmadan icra edilmesi, isabetli de olsa noksandır. Çünkü, ibadet hükmü taşıyan meşveret sevabından mahrum olmak neticesini verir. İhlâs dairesinde yapılan bir meşverette alınan bir karar, faraza isabetsiz de olsa, Allah ondan isabetli sonuçlar ve faydalı neticeler ihsan edebilir. Onun için meşveret, İslâm dininin en temel hakikatlerinden birisidir. Haklı meşveretten çıkan bir karar, neticesi ne olursa olsun herkesin uyması gereken ve bütün üyeleri bağlayan bir hakikattir. Uhud savaşı öncesi alınan bir karara, neticesini bildiği halde, Peygamber Efendimizin (asm) uyması buna en güzel ve ibret alınması icap eden örnek bir davranıştır.
Hakka ve ihlâsa dayalı bir meşveret esnasında, ibadet ediyor gibi bir ruh hali içinde olmak, o heyeti teşkil eden üyelere maddî ve manevî çok şey kazandırır. Kendilerini her an gören, hatta kalplerden geçen en gizli arzu ve istekleri de bilen Allah’ın huzurunda olduğunun şuuruyla, meşveretin hakkını veren sorumlu olan insanlar, temsil ettikleri cemaate ve mensubu olduğu milletine çok faydalı hizmetleri gerçekleştirirler.
Böylesine haklı ve ihlâslı bir meşverette, uyulması gereken bir takım usuller ve prensipler vardır. Bunlar da: İnsaf ölçüleri içinde, hakkı bulmak niyetiyle, inat etmeden ve yanlış anlamalara sebep olmadan fikrini beyan etmek. İstişare neticesinde alınacak olan kararlara, serbest iradesiyle, hiç kimsenin tesiri altında kalmadan, Allah rızası için reyini izhar etmek icap eder. Gündem maddesi üzerindeki görüşler, Risale-i Nur’un ölçüleri çerçevesinde ve çekinmeden, tarafsız bir şekilde söylenir. Hiçbir üye, düşüncelerinden dolayı diğerlerini suçlayamaz. Yanlış düşünüyor veya yanlış konuşuyor diye hiç kimseyi tahkir edemez. Her üye eşit oy hakkına sahiptir. Meşveret üyelerinin hakkına tecavüz edecek şekilde zaman alıcı konuşmalarla toplantının düzeni bozulmaz. Divanın iradesini yok sayarak karşılıklı sataşmalar, hem ihlâsa hem de toplantının sıhhatine zarar verdiği dikkate alınır. Meşverette yapılan şahsî konuşmalar, asla dışarıya çıkarılmaz ve tartışma konusu yapılmaz.
Yukarıda bahsedilen ve üzerinde daha pek çok şeyler söylenmesi mümkün olan meşveret usul ve prensiplerine dikkat edilirse, elbette bu tarzdaki istişareden hayırlı neticeler elde edilir ve Allah’ın rızası kazanılır.
İbadet esnasında âdâba ve erkâna aykırı, gayr-ı ahlâkî tavırlardan azami derecede uzak duran bir mü’min, özellikle mukaddes bir davaya gönül vermiş hizmet adamları, bir nevi ibadet olan meşveret esnasında da aynı hassasiyeti göstermeyi vicdanî bir vazife olarak görürler.