Siz çizdiniz, karaladınız, sustunuz…
Biz adını andıkça secdeye düştük,
Siz güya güldünüz inkârın ortasında,
Biz gözyaşımızla abdest aldık,
Yüzümüzü O’na döndük.
Siz bir çizgi sandınız,
Biz her harfine ümmet olduk.
Siz kâğıda kir dökerken,
Biz kalbimizi temizledik ismiyle.
O’nu bir an bile unutmamak için,
Yüreğimizi mihrap bildik adına.
O, öyle bir nur ki,
Taş bile duysa ağlar.
Bir yetim düşün,
Âlemleri rahmet olarak gönderilmiş.
Sen nasıl karalarsın o yetimi?
Biz gözyaşıyla yazarız o ismi,
Kaleminiz kinle titrerken,
Biz salâvatla yıkadık ruhumuzu.
Siz sövmeye kalktınız,
Biz “Ya Habiballah” diye inledik.
Siz inkârla karanlığa yürürken,
Biz O’nun izini öperek nurda yürüdük.
Çünkü O’nun varlığıyla var olduk,
O’nun adıyla uyandık güne.
O’nun davası bizim kalbimiz,
O’nun aşkı bizim nefesimizdir.
Siz hangi kelimeyle karartabilirsiniz
Adı “Muhammed” olan bir ışığı?
O’nun isminde seher vardır,
Şefkat vardır,
Affediş vardır,
Ve biz O’nun ümmeti olmakla
Şereflerin en yücesine erdik.
Bil ki:
O’na dil uzatan kurur,
Ama O’na dönen her kalp yeşerir.
O’na yaklaşan sönmez,
O’nu seven asla tükenmez.
Ey Âlemlere rahmet olan Nebî!
Bu can seninle can buldu,
Bu gönül seninle huzur buldu,
Adınla ağladı,
Adınla sustu,
Adınla konuştu,
Ve artık biliyoruz:
Senin ümmetin olarak yaşıyoruz Yâ Resûlallah!
Erdal İMAMOĞLU