Beyazıt Meydanı’nda kurulan çadırdaki söyleşide Ayvazoğlu, Küllük’ün bahçesinde kestane ve akasya ağaçları bulunduğunu, bir yaz mevsimi mekanı olarak ağaçların altına masalar atıldığını kaydetti. Kışlık bölümü olmadığı için kış aylarında Küllük’ün müdavimlerinin mekanı terk etmek zorunda kalarak, Şehzadebaşı’ndaki kıraathaneye gittiklerini aktaran Ayvazoğlu, şöyle devam etti: ‘’Necip Fazıl, ‘Küllük, sırtını Beyazıt Camiine, önünü de Emin Efendi Restoranına çevirmiş’ derdi. 1930’lu ve 40’lı yılların gözde mekânlarındandı. Yanında Emin Efendi Lokantası vardı ki, bu lokanta İstanbul’un en şık lokantalarındandı ve en lezzetli yemekler yapılırdı. Türk kültür ve san'atının nabzı Küllük’te atardı. İlim, edebiyat ve san'at dünyasından önemli isimlerin toplandığı bir mekândı. 1940’lardan 1960’a kadar İstanbul’da kültürün nabzı bu mekânda attı. Küllük kahvehanesi, bir üniversite gibi görülürdü. Hem üniversitede okuyan öğrencilerin hem de öğretim görevlilerinin vakit geçirdiği bir mekândı. Kısacası Küllük, sağcısından solcusuna kadar her grubun aydınlarının fikirlerini beyan ettiği bir yerdi.’’
Ayvazoğlu, çok sayıda gazetecinin uğradığı bir mekân olmasına rağmen Küllük’ün günümüzde yeterince fotoğrafı olmadığını ve bundan büyük üzüntü duyduğunu söyledi.