"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İmanlı istikamet

M. Fahri UTKAN
14 Aralık 2022, Çarşamba
İstikamet, Rabbimizin “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hûd, 11/112) emrine uygun bir ömür geçirmektir.

İman ise, İşaratü’l-İcaz tefsirinde şöyle tarif edilmiştir: “İman, Sa’d-ı Taftazanî’nin tefsirine göre; ‘Cenâb-ı Hakk’ın, istediği kulunun kalbine, cüz-i ihtiyarının sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur’ denilmiştir. Öyleyse, iman, Şems-i Ezelî’den vicdan-ı beşere ihsan edilen bir nur ve bir şuadır ki, vicdanın iç yüzünü tamamıyla ışıklandırır.”

Asr-ı Saadet’te bir sahabe, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e gelip; “Ya Resûlullah! Bana İslam hakkında öyle bir şey söyle ki bu konuda başka hiç kimseye soru sorma ihtiyacı hissetmeyeyim.” dedi. Allah Resulü (s.a.v) ona şöyle dedi: “‘Allah’a iman ettim’ de, sonra da istikamet üzere ol.” 

Ahsen-i takvim suretinde yaratılan insan, bütün mevcudatın halifesi olarak tavsif edilmiştir. Ve Cenab-ı Hak tarafından kendine muhatap kabul etmiştir. İnsanın istikamet üzere gidebilmesi için de onu akıl, şuur ve cüz’î irade vb. lâtifelerle donatmıştır. Yol gösterici olarak da toplumlara peygamberler ve kitaplar göndermiştir. İşte bu yol imanlı istikamet diyebileceğimiz sırat-ı müstakimdir.

Sırat-ı müstakim hem şecaatin hem iffetin hem de hikmetin birleşmesinden meydana gelir ve adaletli olmak, hak üzere olmak ve doğru münasebetlerde bulunmak, ibadette ihlâslı olmak bunun gereğidir. 

İman; Cenab-ı Hakk’ın biz insanların vicdanına hediye olarak verilen bir şua, bir nur olarak kabul edilebilir. Çünkü insan iman ile eşyanın hakikatini görür, mevcudata mana-ı harfîyle bakarak eşyanın hakikatini keşfeder ve eşyayı değil onu yaratanı bizzat görerek imanın lezzetini tadar.

İşte istikametli olmak, imanla hakikatine erdiğimiz ve ona göre istikametli olmak için verdiğimiz söze sadık kalarak son nefesimize kadar doğru yolda yürümektir. 

İnsanlar iman edip, hayırlı ve insanlara faydalı olduklarında Allah’ın da sevdiği kullar hükmüne kavuşurlar. Bunun sonucu olarak da Cenab-ı Hakk’ın müjdelediği Cennetlere kavuşur. Çünkü Cenab-ı Hakk Bakara suresi 25. Ayet’te şöyle buyuruyor: “İman eden ve iyi işler işleyen mü’minlere beşaret ver ki, altında nehirler akan Cennetler onlarındır. O Cennetlerden bir meyve yedikleri zaman, ‘Bu, bundan evvel yediğimiz meyvedir’ derler. Birbirine benzer bir surette rızıkları getirilip verilir. Ve o Cennetlerde, onlar için temiz kadınlar vardır. Ve onlar, o Cennetlerde de daimî bir şekilde kalacaklardır.” (Bakara, 25)

Cenab-ı Hakk hayatımızı imanlı, ibadetin ruhunu kavramış olarak ve ahlâk üzere geçirmemizi sağlasın. Âmin.

Okunma Sayısı: 1869
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı