Hz. Peygamber (asm), “Zaman öyle yaklaşır, peş peşe gelir, hızlanır ki, bir sene bir ay, bir ay bir hafta, bir hafta bir gün, bir gün bir saat, bir saat bir ateş kıvılcımı kadar olur.” (Tirmizi, Zühd, 24) dediği gibi Üstad Said Nursi de zaman için şunu söylemiş: “İşte zaman, dünyayı emvac-ı zeval üstüne atar. Bütün mazi ve istikbali ademe verip yalnız zaman-ı hazırı vücuda bırakır.” (25. Söz.709)
Zaman için birçok kişi anlamlı sözler söylemiş. Mesela, “İki günü eşit olan aldanmıştır.” (Hadis-i Şerif)
Yeterli zamanım yok deme… Pasteur, Michelangelo, Leonardo da Vinci’nin de günleri 24 saatti…
Bugün dediğimiz şey; sonsuz geçmiş ve gelecek okyanusunda küçücük bir zaman damlasıdır.
Takvim düzeni herkes için aynı olsa da, zaman herkesin içinde başka türlü ilerler.
Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir.
Zamanla ne olduğu ortaya çıkan insanlar olduğu gibi, bir de zamanın bile değiştiremediği güzel insanlar vardır. Bazı insanlar zamanla değiştiği halde zaman geçmesine rağmen hiç değişmeyen insanlar da var bu dünyada.
Shakespeare gibi dememek gerekiyor herhalde; “Zamanımı kullanmasını bilemedim, şimdi o beni kullanıyor.”
Burada bir süre önce zamanla ilgili bir küçük çalışmamı şu şekilde belirtmiştim.
“Saatler geçtikçe zaman bitiyor sanırız.
Ama geçen saat mi yoksa zaman mı bilmiyoruz?
Güneş battıkça gün bitti deriz,
Ama günler mi biten yoksa güneşin bitişi mi?
Güneş nazarımızda bir kızıl nokta,
Ne zaman kendisi için olacak, son nokta?
Zaman-Ömür bir çizgi derler,
Kimine düz kimine ise kesik,
O çizginin neresindeyiz, acaba?
Veya hangi çeşidindeyiz?
Bunu iyi düşünmeliyiz…”