Hem ‘yasak meyveyi yemek’, hem de cennette kalmak mümkün değilmiş. ‘Yasak meyve’yi yemenin bedeli, cennetten çıkarılmak, yeryüzüne indirilmekmiş.
Tekrar cennete kavuşmak için; imtihan güzergâhı olan dünya meydanından geçmek, imtihanı kazanmak gerekiyormuş.
Allah türlü musibetlerle insanı imtihan eder; ama musibet verdiğinde, ona asla zulmetmezmiş. Bilakis kabiliyetlerini artırır ve duygularını açığa çıkarırmış.
Gönlüne inşirah verir, ruhunu ferahlandırmak için bin bir çeşit güzelliği ihsan edermiş.
***
Mekke’de yeni bir din doğarken; aynı zamanda, zorluklarla mücadele de başlamış.
Mekke döneminin zorluğunu yaşamadan, tevhid hakikatini idrak etmeden; Medine rahatlığına ulaşmak mümkün değilmiş.
Rahatlık zahmetten sonra veriliyor, zafer ise; mücadeleden sonra ihsan ediliyormuş.
Tıpkı İnşirah suresinde denildiği gibi; zorlukla beraber bir kolaylık varmış. Evet, zorlukla beraber bir kolaylık geliyordu.
***
İslâmî geleneğe göre, ‘yeni gün’ güneşin batmasıyla başlıyordu. Mesela; cuma gecesi, perşembeyi cumaya bağlayan geceydi.
Ramazanda; önce ilk teravih namazı kılınıyor, sonra oruca başlanıyordu.
Önce gece yaşanıyor, sonra gün ışığı geliyordu. Önce kış yaşanıyor, sonra bahar geliyordu.
Bu her dönem geçerli bir kanun idi.
Bin yıl önce yaşayan insanlar da imtihan olunmuş. Güzel günler de görmüşler, musîbetler, savaşlar ve sıkıntılar da.
Zenginlik ve fakirlikle, adalet ve istibdatla, sevgi ve nefretle imtihan olmuşlar.
Kimileri kazanmış, kimileri kaybetmiş.
Sonra sahnedeki rollerini tamamlayıp çekilmişler; tâ ki yeni gelenlere yer açılsın.
***
Şu an imtihan sahnesinde olan bizleriz.
Bizim ömür günümüz de; anne karnındaki karanlıkla başlayıp, gençlik aydınlığıyla devam ediyor, kabir karanlığı ile sona eriyordu.
Çalışıp çabalama bu dünyada oluyor; karşılığı -mükafat veya ceza- öbür dünyada veriliyordu.
Hayatı öğrenmek, ‘kendini bil’mek ve ‘Yaratıcı’yı bul’mak etrafında düğümleniyormuş her şey.
‘Baba ocağı cennet’e geri dönmek için, soruları bir bir çözmek, cevapları bulmak gerekiyormuş.
Her arayan bulamazmış ama; bulanlar arayanlarmış.
Bilmek ve aramak ve bulmak ve görmek için yola çıkmak gerekiyormuş.
Yola çıkmak ise, gemileri yakmakmış. Uykuyu, rahatı konforu bırakıp yola koyulmakmış.
Korku ve ümit ve aşk arasında ‘Ya Nasip!’ diye soluk almakmış.
***
Azami dikkat gerekiyormuş. Bulmak ve nura kavuşmak da varmış nihayetinde..
Kaybetmek ve karanlıkta kaybolmak da...
Geceyi karartan da, gündüzü parlatan da, imtihanı takdir eden hep O’nun kudreti ve hikmetiymiş.
Dikkat! İmtihanımız devam ediyor!
Öyleyse; imtihanı kazanmak için hizmet ve gayrete devam..