"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Karanlıktaki umut

M. Said ZEKİ
04 Mart 2024, Pazartesi
Gönül denizimizin kıyılarına vurup duruyor umut dalgaları.. Düştüğümüz yerde bizi ayağa kaldıran, hayata bağlayan bir enerjiye dönüşüyor. ‘Baştan başlamaktan korkma!’ diyor; ‘belki yeni hikayeni eskisinden daha çok seveceksin!’

Peki, nedir umut/ümit?.. 

Ne olduğundan çok, ne olmadığını söylemek daha doğru sanırım. “Umut, eskiden veya şimdi her şeyin iyi durumda olduğuna ya da ileride iyi durumda olacağına inanmak değildir.”

Şimdi siz bu yazıyı okurken ne bulmayı ümit ediyorsunuz? 

Sıradan görünen basit eylemlerin dünyayı nasıl değiştireceğini, geleceğin belirsizliğine fırlatılan yazının; ne zaman, kime, neden, nasıl dokunacağını bilmek mümkün değil. 

“Dört bir yanımız büyük acıların, büyük yıkımların delilleriyle dolu. Benim ilgimi çeken umut, özgün imkanlar sunan geniş perspektiflerle, bizi eyleme geçmeye davet eden, bizden hep bunu talep eden bakış açılarıyla ilgili” diyor Rebecca Solnit ‘Karanlıktaki Umut’ kitabında.

Bu, ‘her şey daha iyi olacak’ diyen tasasız bir anlatı olarak değil, ‘her şey daha da kötü olacak’ diyen anlatıya bir karşılık olarak görülebilir belki. 

*** 

Ümit veya ümitsizlik... Tuhaf ama, ümit gücünü biraz da ümitsizlikten alıyor. İnsanı hem güçsüz, hem de zayıf kılan menevişli bir duygu bu. Birbirine karışan puslu rüyalar gibi karmaşık bir ruh iklimi var. Umut ve beklentiye giriyoruz. 

Belirsizlik, beklenti, umut edilen gerçekleşmediğinde hissedilen pişmanlık, suçluluk duygusu, hayal kırıklığı, keder, benliğin parçalanması ve yenilgi hissiyle birlikte iyimserlik, inat, direniş, diriliş, rahatlama gibi insanlık hallerinin iç içe geçtiği tuhaf bir sarmal umut. 

Umutla beklenti arasında büyük fark varmış. Beklenti; bedene ait olanmış, umutsa ruha. Ancak birbiriyle temas ediyor, birbirini tetikliyor ya da yatıştırıyormuş, ama her birinin hayali çok farklı.

Akıl, kalp, ruh, hayal gibi latifelerimiz devreye giriyor. Bakış açımıza göre manzara ve olaylar değişiyor. 

Bazen üzerimize düşeni yapmak zor geliyor, kendi iktidarımız dâhilinde ve kolay olan vazifeyi terk ediyoruz. Zayıf kalbimizle dünyanın yükü altında eziliyoruz. 

Umduğumuz olmayınca hep başkalarını veya kaderi suçluyoruz. ‘Kaderi tenkit ve rahmeti ittiham’ sıkıntıyı hafifletmiyor, arttırıyor. Halbuki Allah’ın rahmetinden hiç bir zaman ümit kesilmez. O’nun af ve rahmet kapısı her zaman açık.

*** 

Bediüzzaman ikaz ediyor: ‘Vazifeni güzelce yap. Allah’ın vazifesine karışma. Gafil olan insan, kendi vazifesini terk eder, Allah’ın vazifesiyle meşgul olur.”

Solnit’in “Sonuç alma umudunu taşıyın, gayret edin ama sonuca bel bağlamayın” deyişindeki genişlik de bu manayı teyid ediyor. Karanlıktaki umudu yakalayabilmemiz için yaratılış gayemize dikkat çekiyor: 

“Hayvanlar gibi yaşamak için değil; erdemin peşine düşmek ve dünyayı bilmek için yaratıldınız.” 

Hedef rahmetten ümit kesmeden, ‘ilim ve dua vasıtasıyla mükemmele ulaşmak’ için gayret sarf etmek değil mi?

Öyleyse; şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun umutsuz olmak yok. Çünkü her karanlık, kendisini sonlandıracak bir şafağın umut tohumlarını içinde taşıyor.

Okunma Sayısı: 1267
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Oğuz Yiğiter

    4.3.2024 05:44:56

    Vazifemi yapar, vazife-i İlâhiye'ye karışmam parolasıyla yola devam.. Tebrikler, dualar...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı