*Mesaj sahibinin kimlik bilgileri bizde mahfuzdur.
Belki erkeksin bilemiyorum... Gelecekteki evlâdıma notlar mı demeliydim? Ülkem, ailem ne zaman bu cendereden çıkar ve biz seninle tanışırız bilemiyorum. O zamana kadar ‘kızım’a demeye devam edeceğim...
Belki ilerde bugünleri sana hakkıyla anlatamam diye yazma ihtiyacı duydum. Bunları okuduğun zaman güzel bir dünyada yaşıyor olmanı umarak, hazırsan başlıyorum. İlk geçen sene bugün, şafak vakti çaldı kapımız... Sonra birkaç ayda bir çalmaya devam etti. Asla etkimiz olmayan bir savaşın içinde kaldık biz. Bu ülke için çok güzel hayallerim vardı benim, ama ‘bir sengine yekpare acem mülkünü feda edebileceğim’ ülkemde bir gecede terörist oldum. Sonra anladım ki biz o geceden çok önce listelerde terörist ilân edilmiştik. Emin ol senin ailenden hiç kimse bilerek bir hayvana bile zarar vermiş insanlar değiller. Ama ne acı ki en yakınlarına bile anlatamamışlar bunu meğer. Demek ki yanlış yapmışız bir yerde. Herkesin bir kuyruk acısı varmış ve birilerinin üzerimize gelmesi aslında toplumun büyük çoğunluğunu memnun etmiş. Asla başkasını incitecek şeyler yapmadım ben. Kelebek etkisi bir yerlerde vebalim varsa Allah soracak biliyorum. Yaşadıklarımızın “ceza” boyutu var mı bilemiyorum, ama ben bir yıldır başımıza gelenleri Allah’ın bizi kendine yakınlaştırmak için lütfu olarak gördüm, mazlûm olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşadım. Beni mazlûm yapmaya gücü yeten Allah’ın zalim yapmaya, zulme susan dilsiz şeytan yapmaya da gücü yeterdi. Bu sebeple bugün bunları yaşadığım için her gün şükrediyorum. Yaşamamış olmak istemezdim. Bu Ağustos sıcağında tüm aile üyeleri mutlu şekilde deniz kenarında tatil yapıyor olmayı bu yaşadıklarıma tercih etmezdim. Biliyor musun bizim bu yaşadığımız imtihan bu zulmü görmeyenlerin yaşadığı imtihanın yanında bir HİÇ! Ben seçim yapmak zorunda değilim çünkü. Ben zaten tarafım, zulüm görüyorum seçim yapmak zorunda değilim. Ama bugün keyfi yerinde insanlar bir seçim yapmak zorunda, zulüm gören milyonları görüp görmeme seçimi. Asıl bu imtihan çok zor. Ateş düştüğü yeri yakarken dışardan bir gözün haksızlığı, adaletsizliği, zulmü görmesi kolay bir şey değil ki. Belki ben ve yakınlarım acı çekmiyor olsaydık göremezdim haksızlığın boyutunu. O yüzden Allah’ın beni “Başkasının acısını görüp görememe imtihanı”na tabi tutmadığı için şükrediyorum.
Diğer yandan bugün bakan Nihat Zeybekci’nin kızının düğünü var. Bütün devlet erkânı, yurt dışından devlet adamları bu düğünde. Bizim gibiler kolejde okudu, 100 lira verdi diye terörist olup bir senedir hapislerde çürürken, belediye başkanlığı döneminde hizmete arsa, bina yağdıran, çocuklarını kolejlerde okutan, Amerika ziyaretleri yapan “ne istediler de vermedik”çilerden Nihat Zeybekci’nin kızının düğününe yerli, yabancı devlet adamları çıkartma yapıyor. Kızı düğününde yalnız bırakmayan arkadaşları, ailelerinden en az biri tutuklu kolejden arkadaşları. Kafalar karışmaya başlıyor tam da burada.
Anlayamadın değil mi şöyle söyleyeyim: “Gebertin bizi diye yalvaracaklar” diyen adamın kızının düğününe “gebertin bizi” diye yalvaracak adamların kızları gidiyor. Acı ki ne acı...