21 Ağustos 2013, Çarşamba
“Bir tane sıdk, bir harmanyalanları yakar. Bir tane hakikat, bir harman
hayalata müreccahtır.” Bediüzzaman Said Nursî (Mektubat)
Haccac-ı Zalim Emeviler döneminin Irak valilerindendi.
Sertlikte ve zulümde üstüne yoktu.
Bu zalim vali bir gün devrin tasavvuf erbabı ve fıkıh âlimlerinden Hasan-ı Basrî hakkında tutuklama emri çıkardı.
Hasan-ı Basrî Hazretleri de bu şerden emin olmak için talebelerinden Habib-i Acemî’nin zaviyesine sığındı.
Haccac’ın adamları zaviyeyi bastılar. Habib’e:
“Hasan nerede?” diye sordular. Habib:
“İçeride!” diye cevap verdi.
Askerler derhal içeriye daldılar. Hasan-ı Basri’yi aradılar, fakat bulamadılar. Öfke ile dışarı çıkıp Habib’in yakasına yapıştılar:
“Sen Haccac’ın kötü muamelesine müstahaksın! Çünkü yalan söylüyorsun! Hasan içeride dedin; ama içeride yok!” dediler.
Habib bu defa da:
“Ben yalan söylemiyorum! Hasan içeridedir. Siz görmüyorsanız kabahat benim mi?” diye çıkıştı.
Tekrar içeriye daldılar. Fakat yine bulamadılar. Ve çıkıp gittiler.
Onların gittiğinden emin olunca Hasan-ı Basrî dışarı çıktı ve Habib’e:
“Üstadını neden korumadın?” dedi.
Habib:
“Üstadım! Benim doğru söylemem sayesinde kurtuldunuz, Allah size yardım etti. Eğer yalan söyleseydim ikimiz de helâk olurduk!” dedi.
Hasan-ı Basrî ise:
“Doğru söyledin. Âyete’l-Kürsi, Âmenerrasulü ve İhlâs Sûrelerini okudum ve tam bir teslimiyetle şöyle duâ ettim: ‘Allah’ım! Hasan’ı sana emanet ediyorum!’ dedim; ve Rabbim korudu.”
Okunma Sayısı: 791
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.