"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Uhud’dan bu günlere

Mehmet Asıf Işık
01 Ocak 2022, Cumartesi
(Manevî Cihadda Mevzi Terk Edilirse!..)

Mekkeli müşriklerle yapılan ikinci cihad Uhud Dağı’nın eteklerinde cereyan etmiştir. Peygamber Efendimiz (asm), mücahidlerin konumunu Uhud Dağı’nı arkasına alacak şekilde belirlemişti. Bu taktiğe göre, Uhud Dağı’nın mücahidlere arkadan gelecek bir saldırıda siper olması demekti.

Resulullah Efendimiz (asm) stratejik bir konumu olan Ayneyn Geçidine de elli okçu görevlendirmiş ve onlara şu talimatı vermişti: “Ne şart ve durum olursa olsun asla burayı terk etmeyeceksiniz. Bizlerin cesetlerinin yaban kuşları (akbabalar) tarafından parçalandığını görseniz bile yerinizi bırakmayacaksınız.”

Savaş başlamıştı. Harbin başlangıcında Müslümanlar Mekke ordusunu darmadağın etmişti. Mekke ordusu, can derdine düşerek neleri varsa meydanda bırakıp kaçışmış, mücahidler de onların bıraktıkları ganimetleri toplamaya koyulmuştu. Tepeden harp meydandaki bu hali seyreden okçulardan bazıları: “Bu iş tamam galiba, savaşı biz kazandık” deyip, Hz. Peygamberin (asm) talimatını unutarak meydana inip ganimet toplamak için yerlerini terk ettiler.

Tarihin kaydettiği en büyük savaş dahilerinden Halid b. Velid’in (daha sonra Müslüman olarak Mekke’yi feth edecek ordunun komutanı) başlarında olduğu Mekkeli süvariler tepeye doğru hücuma geçerek mevzide kalıp yerlerini terk etmeyen on okçuyu şehit edip Müslümanları arkadan kuşattı. Bu saldırı üzerine Müslümanlar korkunç bir sarsıntı geçirdi. O esnada kaçmaya başlayan Mekkeliler toparlanarak geri dönüp saldırıya geçti. Böylelikle İslâm askerleri iki ateş arasında kalarak ciddî sıkıntılar çektiler.

SONUÇ: İçlerinde harp meydanlarının efendisi ve Allah’ın Aslanı lâkaplı Hz. Hamza, Mus’ab bin Umeyr, Abdullah bin Cahş, Sa’d bin Rebî’ olarak, muhacir ve ensar sahabelerin büyüklerinden yetmiş kişi şehit oldu. Başta Resulullah Efendimiz (asm) olmak üzere neredeyse yaralanmayan kalmamıştı. Uhud Gazvesi, galip durumda iken okçuların yerlerini terk etmelerinin sonucunda çok ağır bedel ödenerek Müslümanlar aleyhine hezimetle sona erdi.

Peygamberimiz Efendimizin (asm) kesin talimatına karşılık, bir kısım mücahidin ganimete koşmak için YERLERİNİ TERK EDEREK gaflet göstermelerinin nasıl da hazin ve tehlikeli bir netice verdiği ve bedelinin ne kadar hazin, ağır ve pahalı olduğu görüldü. Bu olay tarih boyunca bütün ümmete, Resûlullah’ın (asm) emirlerine tereddütsüz ve kesinkes riayet etmekte ne kadar dikkatli ve hassas olunması gerektiği dersini vermişti.

VE BUGÜN: Dindar Müslümanlar yakın zamana kadar aslî görevleri olan iman ve Kur’ân hizmetlerini, pek çok alanda aşkla, şevkle, imanla, ihlâsla ve sadâkatle bütün güçlüklere ve kıt imkânlara karşı göğüs gererek fedakârca yapmaya çalıştılar. Esas ve hakikî mevzi ve mevkileri olan bu hizmet yerlerinde sebat göstererek çok güzel işler ve hizmetler görüldü; pek çoğuna şahidiz...

Bugünün Müslümanları, o günün ganimeti mesabesindeki güç ve iktidar ile, makamla, servetle, kadın ile ve baştan çıkarıcı daha pek çok hallerle imtihan ediliyorlar. Ve binler esefle görülüyor ki yerinde sebat edenler az, hem de pek az! Yine tepedeki mevziini terk edip ahireti bile bile dünyayı tercih edercesine, gafletle ganimete koşuşanlar var. Sonunda neler feda edileceğinin farkında olmadan...

AMAN DİKKAT, AMAN ÇOK ÇOK DİKKAT!

Tarih boyunca, Peygamberimizin (asm) emir ve tavsiyeleri unutulup veya ihmal edilip ganimete; yoldan çıkaran dünyaya ve dünyalıklara doğru koşulunca başa ne geldiğinin, nelerin kaybedilip feda edildiğinin, hangi bedellerin ödendiğinin UHUD’dan daha acı ve hazin bir tecrübesi var mı?!

Ey manevî hizmetlerin muhterem ve mübarek hizmetkârları!

Sizler ve bizler bugünün okçularıyız aslında. Ve her birimiz belki farklı hizmet yöntemleriyle de olsa Kur’ân’ın hakikatlerine hizmet ile manevî cihad halindeyiz.

Haydi bakalım, herkes kendi hizmet mahalline ve kulvarına. İnsanlığa, din-i İslâm’a ve ahlâka hizmet etmek için kimin elinden ne geliyorsa herkes, her gurup, her camia veya cemaat kendi mevkiine…

Bize iktidardan, güçten, kasadan, masadan ve makamdan daha çok, yüreğinde yanar dağlar gibi iman taşıyan, yüksek şahsiyetli, karakterli, ahlâklı ve erdemli yetiştirilmiş bir nesil lâzım!..

İnsanlık binlerce defa yükseliş ve çöküş dönemleri, teali ve tedenni halleri yaşamıştır. Büyük ve güçlü milletlerin şaşaalı medeniyetler kurduktan sonraki inkiraz, çözülüş ve çöküşleri vahiylerle, peygamberlerin öğrettiği hikmetten ve gösterdiği istikametten inhiraf etmenin neticeleridir.

BİR UHUD DAHA YAŞAMAYA MECALİMİZ YOKTUR 

Vesselâm...

Okunma Sayısı: 1437
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Neslinur

    1.1.2022 12:14:39

    Mehmed Asıf bey, feyz alarak okuduğumuz bir yazı. Emeğinize sağlık. Yazınızı okuyunca üstad hz lerinin" İstikbaldeki sahabiler, mevcut sahabilere galip geldiler" yorumunu tahattur ettirdi.islam kahramanı Halid Bin Velid gibi...şer gibi görünen ama çok hikmetler barındıran Uhud savaşı.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı