Gençlik ki; insan ömrünün bahar faslı, ömrün en güzel yıllarıdır. Zindeliğin ve tazeliğin yaşandığı güzel mevsim… En güzel ve değerli şeylerin insana yakıştığı zaman dilimi.
İyi eğitilmiş ve dinamizmine doğru yön verilmiş genç nesil bir milletin istikbali ve geleceğe dair umutlarıdır. Bugünün gençleri dünkü neslin emeklerinin ve ümitlerinin meyveleridir. Şu halde, yarınlar nasıl yaşansın isteniliyor ise gençlik çağına erecek müstakbel gençleri de hayata öyle hazırlamalı.
Dünya sınavının en kazançlı çağı olan gençlik dönemini güzel, tatlı ve faydalı geçirmeli. Ardında acı ve buruk tatlar ve pişmanlıklar bırakmadan temiz ve nezih yaşanmalı. Zaten gençler üst-baş bakımını ve itinayla giyinmeyi sever. Öyle ki, her biri bir servet kıymetindeki gençleri mücevherler gibi pırıl pırıl parlatmalı. Nasıl mı?
“Ey Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), Allah’ın rahmetinin alâmetlerindendir.”(1) Kâinatta yaratılan en güzel varlık olan insana, gençlere, ayetin ifadesiyle, en güzel giysi ve süs olarak yakıştırılan TAKVA’dır. Yakıştıran da kendi kelâmıyla bizzat Cenâb-ı Allah…
“Takva” kavramını Bediüzzaman Hazretleri şöyle tarif eder: “Menhiyattan ve günahlardan içtinab etmek [sakınmak]; ve amel-i salih emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır. Her zaman def-i şer, celb-i nef’a râcih olmakla beraber; bu tahribat ve sefahet ve cazibedar hevesat zamanında bu takva olan, def-i mefasid ve terk-i kebâir üssü’l-esas olup, büyük bir rüçhaniyet kesbetmiş.”(2)
Ahirzaman’dayız ki, emsali görülmemiş fitne ve fesat hayatın hemen her alanına yayılmış! Haramlar süslendirilip cazibesiyle insanın aklını ve iradesini felç ederek işlemez hale getirmiş! Bu hengâmda: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun”(3) rahîmâne ikazını can kulağıyla dinleyip emrine titizlikle uyulmalı.
Bediüzzaman, bu vatanda fitnelerin ateşlendiği devirlerde bir baba şefkatiyle, “alevleri göklere yükselmiş imansızlık yangınlarını söndürmenin” telâş ve gayretinde idi. Yukarıda atıf yapılan ayette mealen “giyiniz” denilen takva elbisesi, ateşlerin yakmadığı amyantlı kıyafetler misalidir. Siz de “takva elbisesini giyin” ki bu çok tehlikeli şartlarda, imansızlık cereyanlarıyla Ahirzaman’ın devamlı harlanan ve gün geçtikçe yayılan fitne ateşleri sizi de yakıp yutmasın!
Hayatı mutlulukla doya doya yaşamaya ve takdir edici nazarlara arz-ı endam etmeye meftun olan gençler, “Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle zînetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz”(4) tenbih ve tavsiyesini akıldan hiç çıkarmasın.
Elde tutulamadan akıp giden bir hayat var ve her genç bir vakit gençliğine veda edecek. O halde; henüz gitmeden, kirletmeden, onu yok edecek her tehlikeden koruyup kârlı ve kazançlı bir ticarete çevirmeli.
Günümüz gençlerinin, helâl-haram sınırlarını ihlâl etmeden iffette, edepte, ahlâkta ve istikamette kızlarımızın Meryem (as)’ın, oğullarımızın ise Yusuf (as)’ın Ahirzaman’daki birer mümessilleri gibi olmalarını umarız. En güzel süs olan “takva elbisesi” giyilerek Allah’ın esma ve sıfatlarına ayna misali, mazhar ve müzhir (yansıyan ve yansıtan) olarak, onu daima üzerimizde göstermek olmalı.
Yüce Kitabımızı okuduktan sonra, ettiğimiz hatim duasının çok hoş ve tatlı cümlelerinden birinde Rabbimizden şunu istiyoruz: “Allah’ım! Bizi Kur’ân süsü ile süsle. Kur’ân ile bize lütfet! Kur’ân ile bizi şereflendir. Kur’ân elbisesini bize giydir.”
Ve son sözler bir ayetten mülhem şu duayla olsun: “Allah’ım, bize imanı sevdir ve gönüllerimizi onunla süsle; inkârı, fasıklığı ve (İslâm’ın emirlerine) karşı çıkmayı da çirkin göster.”(5)
Kaynakça:
1- A’raf Suresi 26. Ayet
2- Kastamonu Lâhikası
3- Tahrim Suresi 6. Ayet
4- Sözler, On Üçüncü Söz
5- Hucurat Suresi 7. Ayet