"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Biz neyiz: var mı, yok mu, hiç mi?

Mehmet Asıf Işık
06 Haziran 2022, Pazartesi
“Sığmam” dedi Hak, arz u semâya, Kenz’en bilindi dil madeninden.” (Erzurumlu İbrahim Hakkı) - (Kenz: Hazine – Dil: Gönül)

Hiçbir yere sığmayan Cenâb-ı Hak, hazineler kıymetindeki bilgi, irfan ve mârifetine erilip ulaşılarak ancak ve sadece kalben görülüp gönülden bilinebilir, diyor şâir.

Ki, bu sırdan dolayıdır ki, İbrahim Hakkı “Dil (gönül) beyt-i Hudâ’dır”, yani irfâna, mârifete dolmuş/doymuş gönül Allah’ın evidir, meâlindeki sözleriyle o hârika mânâyı ifâde etmiş.

Aynı mânâ Yunus Emre’nin şu beytinde başka kelimelerle dile gelmiş: “Yıktın ise bir kalbi o kıldığın namaz değil!” Çünkü İlâhî mârifet ile dolu olan kalp artık Allah’ın evi olmuştur. Ve o haliyle Kâbe’den daha üstün ve değerlidir. Bâtını (içi) mârifetle dolu ve Kâbe’den daha kıymetli olan İNSAN’ın kalbini kıran ve yıkan nasıl olur da Kâbe’ye yönelip namaz kıla(bili)r?!.. 

Ve Hacı Bektaş… O dillere destan, kısa fakat hârika mânâlar taşıyan “Benim Kâbe’m İNSAN’dır” sözüyle, Hakk’ın hakikatine ermiş bir gönlün, Rabbine lâyık-ı veçhiyle dost ve muhatap olmaya müheyyâ olmuş bir kalbin ve kalbini Rabbine hâne/Kâbe yapmış İNSAN’ın sonsuzluğa namzet olduğunu anlatıyor.

Evet, ne kadar geniş, engin ve büyük olursa olsun, sonlu ve sınırlı olan “SONSUZ” ve “SINIRSIZ”ı içine alabilir mi? Deryalar, ummanlar bir göle sığabilir mi? 

Fâni, geçici, ölümlü ve gölge gibi olan şu kıymetsiz varlığını gerçek ve gerçekten var sayana ne demeli?!..

Fâni olan varlık âleminde öteleri görebilen hakikat nazarlı gözler, henüz dünya hayatını yaşarken, nefes alıp verirken kendilerini zayıf, cılız ve gölge birer varlık, daha ötesi yok veya hiç görerek yokluğu kabul etmişler.

Bir yönüyle haksız sayılmazlar. Zira, varlığı hakikî, mutlak ve vacip mertebedeki Allah katında, mümkün ve fâni insanın (ve sair varlıkların) pamuk ipliğine bağlı geçici, sonlu, sınırlı varlığı nedir, ne ola ki?

Bu anlayış sebebiyle bazı tasavvuf ekolleri mutlak varlık/var olan sadece Allah’tır diyerek O’ndan başka hiçbir şeyi gerçekte “VAR” kabul etmemiş; her şeyi ve her görüleni gölge, sonlu, fâni ve koskoca bir HİÇ görüp kabul ederek “Lâ mevcûde illâ Hû” (O’nun dışında/O’ndan başka varlık yoktur) demişler.

Meselâ Yunus Emre bir şiirinde şöyle der: “Beni bende demen ben de değilem / Bir ben vardır bende, benden içerû!”

Bu anlayış ve kabul, mâsivânın, yâni Allah’tan gayrının fâni oluşu, zevâle mahkûmiyeti itibariyle doğrudur. Ancak, Risale-i Nur’daki ilgili bahislere istinaden, “fâni de, geçici de, gölge de olsa şu varlıkların Allah’ın isim ve sıfatlarına ayna, esmâya mazhar ve müzhir oluşları hasebiyle” eksik ve/ya hatadır. 

İşte Üstâd Bediüzzaman Hazretleri tasavvufun bu anlayışını “Mevcûdatı yok saymak, onlar üzerinde tecellî eden esmâyı da görmemek suretiyle bir nevi inkâr” sayılacağından “hiç ve madum (yok) değil, ancak fânidir, zâildir (geçici), zıll’dır (gölge)” diyerek tashih eder.

Hülâsa, Bediüzzaman’ın veciz ifadesiyle, “Vücûdunu (varlığını) Mûcid’ine (Var Eden) fedâ eden”, yâni yarın zâil olacak fâni varlığını bugünden, Hakiki “VAR” olana sunan ve yolunda eriten SON bulmaz, SON’a uğramaz, SON’a maruz kalmaz ve SONSUZ olur.

O halde ey dost, aç kalbini O’na; Sonsuz’a yönel ve fâni olan varlığını Ebedî’ye fedâ eyle ki sonsuzluğa eresin. Çünkü Ebedî’nin dostu da ebedî olacaktır. Hüner ve maharet dost olmaktır vesselâm.

Okunma Sayısı: 2171
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı