"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Okunan bütün dualar tevhid dersi veriyor

Mehmet Asıf Işık
29 Temmuz 2022, Cuma
Zaman zaman tavaftan sonraki dinlenmeler esnasında ve sair vakitlerde “Hizb-i Nuriye” dua mecmuasını okurken dikkatimizi çeken şu oldu: Başta Cevşenü’l-Kebir olmak üzere, bütün dualar, bütün bahisleriyle ve bölümleriyle tevhid dersleri veriyor. Kâ’be’de ve özellikle de Hac ibadeti sırasında okunup ders alınması gereken zaman ve mekândayız.

Ümmetin büyük kongresi: HAC - 3
DİZİ: Mehmet Asıf IŞIK - [email protected]

Meleklere Adem’e (as) secde etme emri verilince, İlâhî hikmet gereği; bir an tereddüt edip ardından secde ettikten sonra, o tereddüt sebebiyle Arş’ın etrafını yedi defa tavaf ederek Allah’tan bağışlanma dilerler; ve af edilirler. İşte hacıların Arş’ın yeryüzündeki timsali olan Kâ’be’nin etrafında yedi defa tavaf edişlerinin hikmeti budur; hatalardan, kusurlardan ve günahlardan tevbe ve istiğfar ile meleklerin af edildikleri gibi affa ve mağfirete nail olmak…

Merhaba Ey Kâ’be, Merhaba Ey Beytullah, 

Ey Cenâb-ı Allah’ın “EVİM” dediği mukaddes mekân, 

Ey duaların arz edildiği makam, Ey makam-ı icâbe...

Davetine koşarak geldik Yā İlahi; elimiz boş, yüzümüz kara!

Bizden kabul eder misin, Zâtının ve Resûlünün (sav) hatırına.

Kafilemizle beraberce Metaf’a (tavaf alanına) giriyoruz. Aman Allah’ım, bu ne haşmet ve azamet! Basit bir yapıda böylesi bir ihtişamın fizik kurallarıyla bir izahı olamaz. Artık hac başlamıştır. Ziyaretçilerin ihrama girmesi misali, Kâ’be’nin siyah örtüsünün eteklerinin arka kısmı beyaz ipekten imal edilmiş ve beyaz kısımları yukarıya doğru çekilmiş vaziyette. Kâ’be de misafirleri gibi ihrama sokulmuş. Yeryüzünün her semtinden, her İslâm beldesinden, her renkten, her ırktan, her dilden insanlar gelip Allah’a kul olduklarını arz ediyorlar.

Tavaf ediyoruz; Hazret-i Adem’i, Hazret-i İbrahim’i ve Peygamber Efendimizi hatırlayarak. “Lebbeyk”lerle, “Buyur, emret Allah’ım emret, Senin elbette ortağın yoktur; hamdler, övgüler, nimetler ve mülk (yaratılmış her şey) Senindir, ve Sana ortak yoktur” nidalarıyla doyasıya tavaf ediyoruz. Hacerü’l-Esved’in hizasından başlayan tavafın her bir şavtının (turunun) duası ayrı. Ne lezzetli dualar, kalbe merhem gibi geliyor. Her dua faslından sonra rehberimiz tesbihattaki “Dua-yı İsm-i A’zam”dan esmâ-yı İlâhî’yi okumaz mı? Tavaf alanında bütün kafile hep birlikte ve tek sesle “Ya Cemilu Ya Allah, ilh..”, ara ara da “Hizb-i Hakaik-i Nuriye” den farklı dualarla devam ediyoruz. Manevî haz zirveye yükseliyor. Ardından Safa ile Merve tepeleri arasında sa’y. Teslimin ve tevekkülün timsali Hâcer annemizi ve yavrusu İsmail’i anıyoruz. Bütün erkânı, sembol ve timsal olan hac ibadeti kulluğa dair ayrı dersler veriyor ve farklı şeyler hatırlatıyor. 

Zaman zaman tavaftan sonraki dinlenmeler esnasında ve sair vakitlerde “Hizb-i Nuriye” dua mecmuasını okurken dikkatimizi çeken şu oldu: Başta Cevşenü’l-Kebir olmak üzere,bütün dualar, bütün bahisleriyle ve bölümleriyle tevhid dersleri veriyor. Kâ’be ve tevhid. Tam da tevhid hakikatinin makarrı olan Kâ’be’de ve özellikle de hac ibadeti sırasında okunup ders alınması gereken zaman ve mekândayız.

Mi’râc tekrarı olmayan, Zat-ı Risalet Efendimize (sav) ihsan edilerek ilk ve tek, bir defa yaşanan şereflenmedir. Asumâna yolculuk Kâ’be’den başlamıştı. Şimdi hacılar Mi’râc-ı Ekber’in başladığı alandalar. Manen herkes “iyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn” (Ya Rab, yalnızca ve sadece sana ibadet eder, senden yardım isteriz) hakikatini yaşıyor. 

Hac İslâm ümmetinin adeta büyük buluşması, kudsî bir kongresidir. Her milletten, her ırktan, her renkten, her dilden, her gelir grubundan, her sosyal tabakadan, her mezhepten iman kardeşlerinin buluşmasıdır. Rabbimize ellerimizi her açışımızda “ve’l-mu’minun” diyerek dualarımıza dahil ettiğimiz mü’minlerle bir aradayız. Aslında birbirlerini, birbirlerinin kültürlerini, değerlerini vs. tanımaları için harika bir fırsat. 

Tecrübeli rehberimiz, gündüzlerin neredeyse 55-60 derecelere ulaştığı o günlerde ibadetimizi en rahat ve sorunsuz bir şekilde eda etmemiz için her gün gece yarısına yakın vakitlerde bizi tavafa götürüyordu. Şükür ki; o vakitler ile sabah namazı arasındaki birkaç saat, hava sıcaklığı 38-40 derecelere düşerdi. Buna rağmen tavaf bittiğinde, kıyafetlerimiz sıkılsa şıpır şıpır ter damlayacak hale gelirdik. Olsun, o da güzeldi. 

Rehberimizden de bahsetmeliyim: Hacı adaylarının her birinin ibadetinin sıhhatinden kendisini sorumlu sayan sabırlı, tahammüllü ve mütevazı bir insan. Mukaddes beldelere Rahman’ın misafirleri olarak getirdiği hacı adaylarına kusursuz bir mihmandarlık yapıyor.

Altmış yıla dayanan ömrümde görevini tutkuyla, belki de aşkla veya daha ötesi bir duyguyla icra eden kimseye rastlamadım. Sonraları kendisine söylemiştim: “Senin bu halin işinin mecnunu olmaktır” diye. Gülüştük. Zaten, rehberimiz gönülden ve şevkle yaptığı o hizmetle tarif edilmez bir mutluluk yaşamaktaydı.

Mekke’de bir hayli zaman kalacağız, Harem-i Şerif’ten itibaren etrafı tanımaya çalışıyoruz. Peygamber Efendimizin Mi’râc’a yükseldiği yer ve öncesinde kalbinin arındırıldığı mekân (revakları taşıyan sütunların biri hariç hepsi gri renkli, o bir sütun ise pembemsi renktedir). Hazret-i Cibril (as)’ın vakitlerini bildirmek üzere Efendimize imamet yaparak namaz kıldırdığı makam (Kâ’be kapısı Mültezem’in biraz gerisinde, imamların namaz kıldırdıkları yer). Hacerü’l-Esved ile Zemzem Kuyusu arasında Hz.Nuh’un (as), Hz.Şuayb’ın (as), Hz.Salih’in (as) ve Hz.Lut’un (as) kabirlerinin olduğuna dair kuvvetli rivayetler vardır. Makam-ı İbrahim, Hicr-i İsmail, ve yerini bilenler için Zemzem Kuyusu. Çok yığılma olduğu için kuyunun bugün üzeri kapatılmış; fakat vaktiyle açıktı.

Kâ’be’nin yakın çevresinde ise Peygamber Efendimizin doğduğu ev, risaletini insanlara ilk olarak tebliğ ettiği Ebu Kubeys Tepesi, ilk Müslümanların bir araya geldikleri Hazret-i Erkam’ın evi (Bugün o ev yok, yeri Kâ’be’nin giriş kapılarından biridir), cahiliye dönemlerinde kız çocuklarının diri diri gömüldükleri mezarlık, cin taifesinin Peygamber Efendimize iman ve biat ettikleri mekân, Mekke’nin fethi sırasında Efendimizin şehre girdiği yer. Hazreti Süleyman’ın cinleri hapsettiği (zindanın olduğu) bölge, hâlen aynı isimle anılıyor: “Mahbesu’l-Cinn”. Ve Nur Dağı. Hazret-i Peygamberin bi’sete yakın zamanlarda sık sık inzivaya çekilmek üzere geldiği ve bağrında ilk vahyin geldiği Hira Mağarası’nı saklayan ve Mekke’nin etrafını saran dağ. Tevrat’ta zikredilen ve son peygamberin içinden çıkacağı müjdelenen adıyla Faran Dağı. Her yeri, her köşe-bucağı vahiy bereketleriyle nurlanmış mübarek yerler...

1984 yılında ilk kez geldiğim Mekke, Kâ’be hariç her şeyiyle, her yeriyle değişmiş sanki. Hatırımda kalan itibariyle, Harem-i Şerif’in yakınlarındaki beton gibi kayalık dağlar ve tepeler dahil pek çok yer, alan açılıp binalar dikilmek için dümdüz edilmiş. 

Yazının başında bahsetmiştim. Önceki tarih okumalarımıza ilâveten bu mekânlara gelmeden Peygamberler ve Halifeler Tarihi’ni okumak ne iyi olmuş. Her adımda, her gittiğimiz yerde, orayla ilgili hadiselerin öncesinde olanları ve yaşananları hatırlıyoruz. Özellikle de İslâm’ı yaşadığımız çağlara kadar taşıyanların bu uğurda neler çektiklerini ve hangi zorluklara maruz kaldıklarını anlamak, bir nebze de olsa hissedebilmek bakımından faydalı oldu. Bazen de hayalen yaşıyoruz.

Rehberimizin ve arkadaşlarımızın pek çoğunun Urfalı olduğunu yazmıştım. Urfalı olan yerde çiğköftesiz olur mu hiç? Birkaç günde bir çiğköfte yoğruluyordu.

DEVAM EDECEK

Okunma Sayısı: 3848
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı