"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir müzik parçası dinlerken

Mehmet Asıf Işık
19 Temmuz 2022, Salı
Hadid, Haşir ve Sâf sureleri “Sebbehe lillâhi mâ fi’s semevâti ve’l ard” (Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah’ı tebih etmektedir) ayetiyle başlar.

Ayrıca aynı mânâ “sebbehe” kelimesinin “y(t)usebbihu” geniş zaman şeklinde kullanımı ile farklı bir ifâdeyle 14 ayrı âyette “Y(t)usebbihu lehu ma fi’s semevâti ve’l ard“ diye beyân edilir. Göklerde ve yerde olanların hepsi aynı mânâyı ve hakikati “tesbih” lisânıyla, yâni, yüce yaratıcının her türlü eksik ve noksan sıfattan münezzeh olduğunu, kendilerine mahsus lisânlarla, Hâlık-ı Zülcelâl’in şânını dâima yüceltme halindeler…

Bediüzzaman Hazretleri, Allah’ın varlığının kâinattaki delillerini sıraladığı, belki de bütün imâni ve hatta ictimâi bahislerin başına serlevha ettiği kudsi bir beyânı, İsrâ Suresi 44. âyetin “ve in min şey’in illâ yusebbihu bi hamdihi” (O’nu övüp tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur) ile varlıkların tesbih ve tahmid hallerini nazarlarımıza vererek, hal lisanlarına bakıp anlamamız, belki de seslendikleri ve/ya ses verdikleri şeyi can ve kalp kulağımızla dinlemek için dikkatimizi çeker.

Meselâ, Yıldızları Konuşturan “Dinle de yıldızları” diye başlayan Bir Yıldıznâme’de şiirimsi bir anlatımla, varlıkların “Hep beraber nutka gelmiş, hak lisanıyla, Allah’ın birliğine ve kudret tecellilerine şâhitlik ettiklerini dediklerinden sonra,

“… Böyle yüz bin dille yüz bin burhan gösteririz, İşittiririz insan olan insana. Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü, Hem işitmez sözümüzü. Hak söyleyen âyetleriz biz. Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimize musahharız.

Müsebbihiz, zikrederiz âbidâne, Kehkeşânın halka-i kübrâsına mensup birer meczuplarız biz” (17.Söz, 2.Makam) dediklerini “hayâlen dinledim” diyerek şâhitliğini yaptığımız varlığın icrâ ettikleri ve aslında her daim söylemekte olduklarını bu nazarla görüp duyulmasının örneğini verir. Bu meyandaki Ayet’ül Kübrâ Risâlesi ise ayrı bir şaheserdir.

Varlıkların, akıl ve şuur sahiplerine çok önemli şeyler söylediğini beyân eden İsrâ/44. âyette “ve lâkin lâ tefkahune tesbihahum” (Ne var ki siz onların tesbihini anlamazsınız) buyurulmuş.

Yaratılmış olanlar hal (davranış) ve kal (söz) lisanlarıyla bir şeyler söylüyorlar ve fakat biz anlamıyoruz! Kalbimizin, göz ve kulaklarımızın kilitlerini açmalıyız ki o manalara yaban kalmayıp “Andolsun ki, … Onların kalbleri vardır, fakat onunla anlamazlar. Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler” (A’raf/179) ayetine masadak olmayalım.

İşte muhteşem bir bakıp işitme örneği: “Hattâ kulaktaki zar, nur-u iman ile ışıklandığı zaman, kâinattan gelen mânevî nidâları işitir. Lisân-ı hâl ile yapılan zikirleri, tesbihâtları fehmeder. Hattâ o nur-u imân sâyesinde rüzgârların terennümâtını, bulutların nâralarını, denizlerin dalgalarının nağamâtını ve hâkezâ yağmur, kuş ve sâire gibi her neviden Rabbânî kelâmları ve ulavî tesbihâtı işitir. Sanki kâinat, İlâhî bir musikî dâiresidir. Türlü türlü âvâzlarla, çeşit çeşit terennümâtla kalblere hüzünleri ve Rabbânî aşkları intiba’ ettirmekle kalbleri, ruhları, nurânî âlemlere götürür, pek garip misâlî levhaları göstermekle o ruhları ve kalbleri lezzetlere, zevklere gark eder.” (İ.İ’câz/7.Ay.tef.)

Çocukluğumdan beri musikiye âşinâlığımız vardır. Hele şu bütün sazların efendisi olan “ney” yok mu! Hikâyesi uzundur, rivâyet edilir ki Hazreti Peygamberin (sav) İmam Ali’ye (ra) anlattığı sırlardan haber verirmiş. O yüzden Mevlâna Celâleddin (ks) Mesnevi’nin ilk beyitlerinde şöyle der: “Sırrın uzak değil, yakın bir yerde, fakat onu görecek göz, duyacak kulak nerede?”

Aslında, Bediüzzaman’ın “İlâhi bir musıki dâiresi” diye tabir ettiği kâinattaki Rabbani sesleri duymaya gayret ederler. Rab’bin eşya üzerinden seslendiği kelimeleri lâyıkıyla anlayıp sesin sahibini bulabilse ve hakikatine de bir erebilseler! Zâten ayette de açıkça buyurulmuş: “Ne var ki siz onların tesbihini anlamazsınız”. (İsrâ/44) Keşke anlasak, keşke anlaşılsa!..

Aslen Yunanlı olan Yanni’den harika bir müzik parçası dinliyorum. Her biri dalının en iyisi olan belki yüze yakın müzisyenin bir araya geldiği orkestra icra ediyor eseri. Farklı milletlerden, farklı ırklardan, farklı kültürlerden ve fakat en iyiler...

Her birinin akordları iyice yapılmış kemanlar, gitarlar, piyanolar vs. Telli, nefesli, vurmalı farklı enstrümanlar. Birbirinden farklı coğrafyaların, farklı toplulukların, farklı dillerin şarkıları, farklı sesler ve sadalarla seslendirdikleri muhteşem bir eser…

An şart ki, bu kadar farklılığa rağmen parçanın çalınması esnasında, orkestra kusursuz bir uyum içinde.

Ve düşündüm ki, şu dünyada, hele de manevi hizmetlerde güzel ve hayırlı neticeler alabilmek için işlerimiz böyle mükemmel bir uyum halinde olmalıdır.

Çok iyi bir orkestrasyonla (sevk ve idâre), mesâilerimizi, zaman ve imkânlarımızı iyice ve akıllıca tanzim edip anlayışlarımızı, uğruna canlarımız fedâ olası Nurların hizmet prensipleriyle hassas bir akort (ince ayar) edebilirsek, ondan sonra ne güzel eserler duyulacak hizmet mekânlarımızdan.

Mihengimiz Kur’an ve Peygamber Sünnetin esasları ve hakikatleridir. Akordumuz o iki menba’dan çıkarılmış Risâle-i Nur’daki ihlâs ve uhuvvet düsturlarıdır…

Fessubhanallah!.. Bir Yunanlının icra ettiği bir müzik parçasını dinlerken aklımıza neler geldi!

Okunma Sayısı: 2043
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah Şahin

    20.7.2022 09:58:44

    Ruhumuzun ve varlık âleminin fıtrî bir gıdası olan meşru musikinin,bütün kâinatı ihata ettiğini aksettiren Yazınız çok muhteşem ve istifadeli olmuş.Elinize ve gönlünüze sağlık kardeşim; Allah(cc) gayretinizi ve gayretimizi artırsın inşallah!..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı