Cumhurbaşkanı Erdoğan yurtdışına çıktığında bazı bakanların dilleri adeta çözülüyor. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Melih Gökçek’le ‘kavga’sı Erdoğan yurtdışındayken olmuştu.
Son günlerde yaşadığımız olaylar Arınç’ın deyimiyle “üç gün konuşup dördüncü gün unutmuş” gibi görünse de, bu tartışma mahkemeye intikal etti. Yeri ve zamanı geldikçe de bunlar hatırlanacaktır.
Arınç yine Erdoğan yurtdışındayken, onu kızdıracak ifadeler kullanmaya devam etti. Erdoğan’ın daha önce “Türk tipi başkanlık” sistemi talebini “Alaturka değil, alafranga olmalı” diyen Arınç bu sefer de, “Üçüncü dünya ülkelerinden alıp monte edecek halimiz yok… Montaj usûlü başkanlık sistemi olmaz” diyerek eleştirilerini sürdürdü.
Arınç’ın “Bütün bu eleştirilerimizde ‘kral çıplak’ fiilen demedik daha. Belki öyle günler gelecek ki ‘kral çıplak’ denecek” diyerek de önümüzdeki günlerde bu eleştirilerin dozunun artacağına dair sinyalleri de veriyor.
Bu hafta başka bir bakanın da Erdoğan’ın görüşlerinin aksine sözler söylediğine şahit olduk.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Erdoğan yurtdışındayken öyle bir söz söyledi ki, eminiz ki, Saray’ın hayli tepkisini çekmiştir. Erdoğan’ın “Kürt sorunu yoktur” demesi şaşkınlıkla karşılanırken, Mehmet Şimşek’in “Türkiye’de Kürt sorunu vardır” sözü dikkat çekti. Gerçi Maliye Bakanlığından bu konuda bir açıklama da geldi. Bakanın İngilizce gerçekleştirdiği konuşmasının simultane çeviri hatası dolayısıyla bazı bölümlerinin yanlış çeviriden kaynaklı hatalı yansıtıldığı söylense de, “Kürt sorunu vardır” sözünün yanlış olduğu da söylenmedi.
Kaldı ki, Şimşek’in, Erdoğan’ın sert şekilde eleştirdiği hatta “hainlikle” suçladığı Merkez Bankası hakkında söylediği sözler bile tek başına Erdoğan’ı kızdıracak cinsten. Bakan, Merkez Bankası’nın da “bağımsız” olduğunu vurguluyor.
Seçimlere yaklaştıkça bu neviden sözleri daha çok duyacağız anlaşılan… Bakalım ‘kral çıplak’ diyen de olacak mı?
***
YANLIŞA YANLIŞ DENİLEBİLMELİ
Yanlışın, yanlış olduğunu söyleyebildiğimiz ölçüde demokrasi gelişir.
Geçmişte eski Cumhurbaşkanı Sezer’in üniversitelere rektör atamalarında en yüksek oyu olanı değil de, bazen 1 oy alanı bile rektör atamasını eleştirenlerin şimdi Tayyip Erdoğan’ın ikinci seçileni rektör atamasını eleştirmek yerine “Sezer örneği”ni vermeleri şaşırtıcı.
Çünkü, o zaman yanlış olan şimdi de yanlıştır.
“Sezer yanlış yapıyordu, Erdoğan da yapıyor?”
Bunu demek o kadar mı zor?
***
OKUDU MU, OKUMADI MI?
Bunca kargaşa içinde Erdoğan’ın beş saat içinde değişen konuşması da kaynayıp gitti. Üzerinden zaman geçti, ama tarihe not düşme adına aşağıdaki notu aktaralım.
Hep söylenir ya, siyasette 1 saat bile uzun zamandır diye. Ancak aşağıdaki olay da bu geçerli değil. 5 saatte insanların sözlerinin nasıl değiştirdiğini göstermesi açısından önemli.
Erdoğan geçtiğimiz hafta yurtdışına giderken, “Sayın başbakanla konuştuk. Sayın başbakan da başkanlık sistemi ile ilgili olarak bizzat kaleme aldığı oradaki sisteme yönelik anlayışını -bayağı da detaylı ele almış- ben de orada bizzat kendim de okudum. Kendi kanaatlerimi de ifade ettim” dedi.
Bu sözleri de birçok televizyonda canlı yayınlandı.
Ancak, bundan 5 saat sonra, “Benim ‘seçim bildirgesini okudum’ diye bir beyanım olmadı. Sayın başbakan, başkanlık sistemiyle ilgili düşüncelerini benimle paylaştığını, başkanlık bölümüyle ilgili bölümü kendisinin yazdığını, yazacağını söyledi. Ben de düşüncelerimi paylaştım” deyiverdi.
Bu sözleri de canlı canlı yayınlandı,
Burada diyecek söz bulamıyoruz. Bu durumda ancak şu söz aklımıza geliyor. Tabiri caizse tabiî… Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar…
***
NEREDEN NEREYE!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan memleketini ziyaretinde şu cümleyi sarfetmiş. “İlkokuldayken top bulamazdık, gazoz kapağı ve taş ile top oynardık. İmam Hatip yıllarımda okul bahçesinde top oynardık…”
1980 doğumlu Bilal Erdoğan’ın bu sözlerini duyunca gazoz kapakları ve misketle oynadığımız günleri hatırladık. Ama hiç taş ile futbol oynamamıştık. Tahminimizce de bu epey zor olmuştur.
Bu sözlere çok yorum yapılabilir. Ancak en iyi anlatan da “nereden nereye?” cümlesi olur sanırız…