Türkiye seçim sath-ı mailine girdi.
Yaklaşık iki ay sonra seçimler yapılacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan böyle bir karar alıp alamayacağı tartışmaları arasında Cuma günü seçim kararını açıkladı. Cumartesi günü de Resmî Gazete’de yayımlandı.
28 Şubat 2022’de ilk toplantısını yapan Millet İttifakı “Anayasa Değişiklik Önerisi” ve seçim beyannamesi niteliğindeki “Ortak Politikalar Mutabakat Metnini” açıkladıktan sonra cumhurbaşkanı adayını da açıkladı.
Cumhur İttifakı’nın adayı aylardır belli olmasına rağmen hukukçular tarafından üçüncü kez aday olup olmayacağı tartışılıyor. Ağırlıklı görüş, mevcut anayasaya göre olamayacağı yönünde. Son sözü Yüksek Seçim Kurulu söyleyecek. Aday listeleri kesinleşince bu durum netleşecek. Ama netice bugünden belli gibi…
Seçimler 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli iki deprem faciasının gölgesinde yapılacak. Seçimin ana gündemi de deprem olacak.
Ülkede büyük bir ekonomik kriz yaşanıyor. İşsizlik arttı. Asgari ücrete yapılan zam daha yılın ilk iki ayında eridi. Vatandaşların büyük bir kısmı açlık sınırının altında. 85 milyonluk nüfusun yüzde 80’inden fazlası ise yoksulluk sınırında. Adalette sıkıntılar var. Ancak deprem faciası bunların üstünü örttü. Bir aydan fazla zaman geçmesine rağmen hâlâ çadır gitmeyen yerler var. Konteyner alanları oluşturulmaya çalışıyor. İşte böyle bir ortamda bölgede seçim yapılacak. Sıkıntılar olmaması için tek görevi seçim yapmak olan YSK bunun çaresini bulmak durumunda kalacak.
***
Siyasetçinin görevi
Seçim döneminin en büyük sıkıntılarından birisi de kampanyalardaki siyasetin dili olacak. Temennimiz, bundan önceki seçimlerde yaşadığımız kutuplaştırıcı dilin, resmi rakamlara göre 47 bin insanın vefat etmesine yol açan büyük deprem felaketini de düşünerek daha kırıcı olmaması.
Ancak iki futbol karşılaşmasında yaşanan “hükümet istifa” tezahüratlarına gösterilen aşırı tepki ve arkasından iki takımın karşılaşması öncesi ve sonrasında kullanılan üsluba bakılırsa bu temennilere pek kulak asan olmayacak.
Maalesef bazı siyasetçilerin saldırıya uğrayan takıma gösterdikleri tutum ile karşı takıma “selâm çakması” üslubun düzelmeyeceğinin ilk işaretleri oldu. Ümit ediyoruz ki, mesele burada kalır.
Siyasetçinin görevi kargaşa çıkartıp milleti kutuplaştırmak olmamalı. Tam tersine böyle olayları yatıştıracak sözler söylemelidir. Siyasetçi millete karşı sorumludur ve temsil gereği kullandığı ifadelere de dikkat etmek zorundadır.
Diğer takımı destekleyen de tıpkı olay çıkaran takımı destekleyenler gibi “ırkçı” ifadeleri bırakması gerekiyor.
Ülkeyi din, mezhep ve ırk üzerinden bölmeye kimsenin hakkı yok. Herkesin 85 milyonu kucaklayan bir dil kullanması gerekiyor. Yoksa millet bundan önce olduğu gibi gereken cevabı sandıkta verir.
Büyük acılar yaşan millete bir de bu kirli dille başka acılar yaşatmanın kimsenin hakkı yok.
***
“Hak edilen muamele” ne ola ki?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın depremin ardından yaptığı ilk konuşmada “Günü geldiğinde şu anda tuttuğumuz defteri açacağız” demişti. Ardından AKP Sözcüsü de “Bunları not alıyoruz” dedi. Bahçeli’nin grup konuşmasında “Bunları tek tek not aldığımız da bilinmelidir” sözleriyle, bir “not alma modası” başlamıştı.
Erdoğan son olarak da, “Normal günlere dönünce herkese hak ettiği cevabı verecek, hak ettiği muameleye tabi tutacağız.” dedi.
Bu sözler kime, hak edilen muamele nedir bir türlü anlam verilemedi… Anlaşılan seçim kampanyasında not edilmeye devam edilecek. Bakalım ardında ne çıkacak?