Eskiden en çok saatin alarmı erken çalıyor diye kızardı.
Her sabah defalarca ertele tuşuna basarak biraz daha uyurdu. Ama artık evden çalıştığı için alarmını kurmasına gerek kalmıyordu. Günlerdir masasının üzerinde duran saati, sadece toz almak için eline alıyordu. Vay be, bazen küçük bir saat bile özleniyordu.
Akşama kadar saati aklından çıkmadı. Annesine anlattı, arkadaşına anlattı, ama hâlâ anlatmak istiyordu. Bir zamanlar... diye anlatılan efsaneleri, kendi de dolduruyordu artık.
Bir zamanlar saat çalarak bizi uyandırmasın diye, uyumak için vakit olsun diye saate bakardık.
Sonra aklına birden bir fikir geldi. Saatini kuracak ve sabah onun sesi ile uyanacaktı. Bu fikir mutluluk vermişti. Bu defa da çalsın ve uyanayım diye saate bakıyordu.
Allah bazen nimetlerin lezzetini ve değerini ne güzel öğretiyordu.
Bir saatin sesi bile özleniyordu.